saçma’lı bir kabustan ter içinde uyandım
gece gözümü açtım yanı başımda tüfek
önce nöbetim geldi halüsinasyon sandım
kendime çimdik attım içimden ürpererek
gül ve bahar neden ki hep birlikte anılır
kururken ellerimde her nisanda nergisler
tüfek boş mu dolu mu anlamayan yanılır
bu ikilem içinde beynimi sardı sisler
leylekler nasıl göçer direk tepelerinden
hangi akşam yorulur anlamsız cümlelerle
hiç bozma sen keyfini kıpırdama yerinden
ezberleyip rolünü uğraşma suflelerle
öğüt veren çok olur aldırma hiçbirine
düşünme yer küre mi yoksa dört köşeli mi
sıkışırsan bakarsın kaçmanın tedbirine
bilemezsin “homeless” ler akıllı mı deli mi
bir sonbahar günüydü görmüştüm gün batımı
kızarmıştı yer ve gök bulutlar sancılıydı
aynalar kırılmıştı görünce suratımı
bunu hayra yormuştum bu böyle olmalıydı
bazıları tümsekte ham yolda duraklamaz
ne yapar ne ederler döndürürler tekeri
kalplerde olanları kelimeler saklamaz
ne yapalım lollipop varken kesme şekeri
kaldırımda yürürken araba çarpmaz diye
olur ise bir kural ben de öyle yaparım
yüklemem sermayeyi sokaktaki kediye
boşa dememiş decartes ‘düşünüyorsam varım’
her ağaçtan bir dala atlamaya çalıştım
topladım enkazımı kör kütük uçurumdan
böyle değildim ama eh buna da alıştım
çıkıyorum burada keyifli oturumdan