Doymadan Kalkmak
Bir programda iki ozan, türkü söyleyip atışma yapacaklardı. Beraberlerinde iki ozan daha getirmişler, program hayli uzadı. Dördüncü ozan üç türkü söyleyip inecekken altı türkü söyledi. Seyirciler haliyle sıkıldı. O devam etti:
“Sevgili seyirciler, doymadınızsa bir türkü daha söylerim.” Seyircilerden çıt yok. Ben sahneye fırlayıverdim:
“Siz değerli ozanımızın türkülerine doyum olmaz ama doymadan kalkmak da sünnettir.” dedim.
Seyirciden öyle alkış geldi ki bu alkışlar bana mı ozana mı anlayamadım.
Geleceğin Uçak Mühendisleri
Millî Eğitim Müdürlüğünün organize ettiği, liseli öğrencilere yönelik eğlence maksatlı bir programda vali, belediye başkanı ve diğer bütün protokol oradaydı. Program çok güzel ilerliyordu ki kapalı spor salonunun en arka sıralarından bir öğrenci, kâğıttan yaptığı uçağı öne doğru attı. Olup biteni sahneden seyrediyordum. Kâğıt uçak, yukarıdan aşağıya doğru süzülerek geldi geldi alçalarak valinin sol taraftan burnuna çarptı. Vali rahatsız olunca, protokol panikledi.
Millî eğitim müdürü ayağa kalkarak, uçağın geldiği yere dönüp tam bağırıp çağıracaktı ki ben sunuculuk refleksi ile:
“Biliyoruz gençler, geleceğin atom mühendisi, uçak mühendisi olacaksınız; bunu kâğıttan yapma uçaklarla ispat etmeye ne lüzum vardı?” dedim.
Protokol gülüştü, böylece büyük bir huzursuzluk önlenmiş oldu.
Doktora Görünmek
Sağlık Müdürlüğü, Tıp Bayramı’nda benden doktorlara ve sağlık çalışanlarına bir stand-up gösterisi yapmamı istedi. Tabii ilk espri ne olabiir, diye düşünürken, o an aklıma geliverdi. Kesinlikle anladım ki Allah bana yardım ediyor. Sahneye çıktım, alkışlar devam ederken:
“Doktor arkadaşlar! Beni görüyor musunuz?”
“Evett.”
“Bana iyi bakınız.”
Onlar bakarken sema eder gibi döndüm durdum.
“Beni gördünüz değil mi?” dedim.
“Evet gördük, niye sordun dediler?”
“Annem, oğlum bir doktora görünsen iyi olur, demişti de.”
Kadın Şairlere Yüzde Yüz Zam
Kahramanmaraş Belediyesi’nin düzenlediği Birinci Şiir Festivali’nde altmışa yakın şairin içerisinde bir hanım şair vardı. Şairleri, alfabetik sıraya göre sahneye davet ediyordum; bu hanım şaire sıra, programın sonuna doğru geldi. Sahneye davet ettim. Asık bir suratla geldi, mikrofonu elimden sert bir şekilde aldı ve söze girdi:
“Programda, tek kadın şair olmama rağmen nedense sonlara bırakılmışım, nerde centilmenlik? Kadınların sesi kısılmak mı isteniyor? Erkek erkil bir toplum olduk galiba.” Deyince, oradakilerin yüz ifadeleri değişti ve bu konuşmadan hiç memnun olmadılar; zira kimsenin böyle bir niyeti yoktu. Mikrofonu elinden aldım:
“Hanımefendi, biliyor musunuz biz de evde konuşamıyoruz!” Deyince bütün şairlerin yüzü güldü ve alkışı bastılar. Hanım şair, şiirini okuduktan sonra son fırçasını da attı:
“Festival kuruluna teessüf ediyorum. 60 şair arasında neden bir kadın şair olmalı! Daha fazla kadın şair olmalıydı.” dedi ve indi.
Ben tekrar sahneye çıkarak:
“Hanımefendi! Bu tavsiyenizi yetkililere ileteceğim.” dedim.
Bir yıl sonra, ikinci şiir festivalinde, aynı hanım şairi sahneye davet ettim. Şiirini okudu ve indi, kendinden sonra sırada İnci Okumuş vardı, kürsüye çıktım:
“Kıymetli misafirler! Biraz önce şiirini okuyan hanımefendi, hatırlarsanız geçen yıl kadın şairlerin azlığından şikâyet etmişti. Uyarısını dikkate alarak bu yıl kadın şairlerin sayısını yüzde yüz artırarak ikiye çıkardık. Buyrun İnci Okumuş Hanımefendi, diyerek mikrofonu teslim ettim.”
Beni Allah’a Yaklaştırıyor
Kahramanmaraş Belediyesi’nin en güzel faaliyetlerinden biri de Türk sanat müziği ve tasavvuf müziği konserleriydi. Bu konserleri de ben sunardım. İsmini vermek istemediğim iş adamlarından birine, davetiyeyi uzattım:
“Konserimizi teşrif eder misiniz?”
“Gözlerim iyi görmüyor!” dedi.
“Ağabey, hanım sanatçı yok, göze ihtiyaç duymayacaksınız, kulağa hitap ediyoruz.” dedim.
Bir başkasına verdiğim davetiyeden sonra o da sordu:
“Tasavvuf müziği konseri mi?”
“Tasavvuf müziği değil ama dinlerken, beni Allah’a yaklaştırıyor.” dedim.