keyfin yerine gelmez ne yesen ne içsen de
zinhar düzeltemezsin beş karışlık façayı
salımlı tablet gibi içine salmalısın
şöyle dilini burkan bir bardak demli çayı
gündelik keşmekeşle boğuşurken nefessiz
çözemezsin her yanda gördüğün bulmacayı
kurumuş dudakların bir ölü kadar sessiz
ıstırapla beklersin bir bardak demli çayı
yorgunluk sarmalanır bütün hücrelerine
sıçrayıp geçemezsin şu küçücük sığ çayı
bir titreme karışır boncuk boncuk terine
serum diye içersin bir bardak demli çayı
kaldırır üç vakte dek seni dimdik ayağa
ritimlerin düzelir kurtarırsın paçayı
koşarak tırmanırsın orta halli bir dağa
öncesinde alırsan bir bardak demli çayı
semaverde bir başka lezzet ufkuna varır
ucunu bırakırsın, kaçtı içtiğin sayı
bitince kirpiklerin titreyip de yalvarır
“son kez doldurur musun bir bardak demli çayı”
buğusunda demlenir gönül muhabbetleri
bırakırsın kendinle, düşlerinle kavgayı
tebessümler dokunur çizgilenmiş yüzüne
yudum yudum çekerken bir bardak demli çayı
gözlerin yağmur olup çıngılar savurunca
alevler kaplayınca kapıyı ve bacayı
anıların enkazı sahiline vurunca
damardan zerkedersin bir bardak demli çayı
şimdi kuytusundasın hayat denen mahzenin
görmedin çaydan başka kan kırmızı sefayı
hatırı kırk yıl ise bir tek fincan kahvenin
bir ömür hatırla iç bir bardak demli çayı