Çıldırabilirim sevinçten belki,
Nasıl “Gelmem.” derim, şimdi ararsa?
Düzelir mi hava acep bilmem ki,
Ben nasıl giderim, yağmur yağarsa?
Pardösü eskimiş, şemsiye kırık;
Beş yıldır giydiğim bir kötü çarık;
Radyo da söyledi, hava bir buruk;
Ben nasıl giderim, yağmur yağarsa?
Gözümü bir açsam; eşikten girsem.
O güzel yüzünü bir daha görsem.
Param da yetmez ki taksi çevirsem.
Ben nasıl giderim, yağmur yağarsa?
Ya bir hayırsever götürse beleş;
Ya bulutlar gitse; şakısa güneş;
Şimdiden içime düştü bir ateş;
Ben nasıl giderim yağmur yağarsa?
Bir parça mutluluk endişem, çabam,
Bir şey bırakmadı rahmetli babam,
Ne bisikletim var, ne bir arabam,
Ben nasıl giderim yağmur yağarsa?
Yokuş-düzlük derken yolda kalmak var,
Terleyip, soğuyup hasta olmak var,
Çamurlara basmak, suya dalmak var,
Ben nasıl giderim, yağmur yağarsa?
Razıydım; düşseydi lapa lapa kar,
İlkbahar, yaz tamam; ah şu sonbahar!
Bilmem, bu mevsimin ne lüzumu var?
Ben nasıl giderim, yağmur yağarsa?
Bu dal, bir rüzgârla kırılmaz elbet,
Yolu göze alan, yorulmaz elbet,
Âşıklara Bağdat sorulmaz elbet,
Ben nasıl giderim yağmur yağarsa?
Ne kahra düşerim ne nedamete;
Severek girerim onca zahmete,
“Amenna” derim de düşen rahmete,
Ben nasıl giderim yağmur yağarsa?