Saygıyı Oradan da mı Kaldırdılar?
İmam Hatip Lisesi ikinci sınıfındayım. Edebiyat dersimize ünlü şair Erdem Bayazıt giriyordu.
Bir dersimizde, dilekçe konusunu işliyorduk. Arkadaşlarımızdan birine:
“Kalk bakalım tahtaya evladım! Örnek bir dilekçe yaz.” dedi.
Öğrenci dilekçeyi tamamladı, sonuna da “saygılarımla arz ederim” ifadesini yazdı.
Erdem Bayazıt:
“Dilekçeden saygılarımla ifadesi kalktı evladım!” dedi.
Arka sıralarda oturuyordum, bir iç çektim ve yüksek sesle:
“Eyvaaaaaah hocam!”
Hocamız şaşırdı:
“Ne o oldu evladım?”
“Saygıyı oradan da mı kaldırdılar?”
Tanıştığımıza Üzüldüm
Bin beş yüz kişilik yurdun bini kız, beş yüzü de erkek öğrenciydi. Ortak kullanılan kantinde yeni tanışmalar, aşklar vesaire…
Her bir masada en az on-on iki kişi olur, yer bulamayanlar ayakta kalırdı. Oturunca da her masada tanışma merasimleri…
“Ben Necla.”
“Ben Ali, memnun oldum.”
“Ben Zerrin.”
“Ben Hasan, memnun oldum.”
Sıra bana geldiğinde:
“Ben Şükran.”
“Ben Salman.”
“Salman memnun oldum.”
Ben istifimi bile bozmadan:
“Ben çok üzüldüm!”
Masadakiler buz kesildi. Herkes şaşırdı. Şükran merakla:
“Neden üzüldünüz?”
“Sizinle daha önce tanışmadığıma üzüldüm!”
Masadakiler o şaşkınlık içerisinde kahkahayı bastılar.
Hep bir ağızdan
“Vaaaaayyyyyyy!”
Kardan Adam
Selçuklu ve Osmanlı medreselerinde ders görülen odaların pencereleri küçücüktür. Sınıfa giren talebenin dış dünya ile alakası kesiliyor, kendini tamamen dersine veriyor.
Kahramanmaraş Lisesi’nde görev yaparken sınıfların pencereleri çok büyüktü. Öğrenciler, güneş ışığından faydalanırken, öğretmenin ışığından mahrum kalıyorlar. Hatta okulun ön bahçeye bakan sınıflarıyla, arka bahçeye bakan sınıfları arasında çok fark var. Her iki tarafta da ders yaptım, ön bahçeye bakan sınıflarda dikkat dağınıklığı daha fazla.
Bir kış günüydü, ön bahçeye bakan sınıfta derse girdim. Kar hafif hafif yağıyordu.
Öğrenciler, benim şevkle anlattığım dersi dinlemeyip okul bahçesinde kardan adam yapmak için kar toplayanları seyrediyorlardı. Ara ara uyarmama rağmen dersin sonuna doğru öğrencilerin gözü tamamen dışarıya döndü.
Bir bakayım dedim, bu çocukların bu kadar dikkatini çeken ne diye. Bir de ne göreyim, o hafif hafif yağan kardan öğrenciler büyük bir kardan adam yapmışlar. Ders anlatmayı burakıp uzun uzun kardan adama baktım.
Öğrenciler:
“Hocam, çok güzel yapmışlar değil mi?”
Ben, biraz sinirli biraz üzgün bir şekilde:
“Bu öğrencileri tebrik ediyorum. Onlar, sizin dikkatinizi çekti de ben onlar kadar başarılı olamadım. Ben insandan adam yapamazken, onlar kardan adam yaptı. Onlar benden daha başarılı.” deyince öğrencilerin dışarı çevrilen başları bu kez önlerine düştü.