Sırt üstü uzanıp harman yerinde
Yıldızları birer birer sayardım.
Yarım ayın arkasına sinerek
Gizli gizli peşi sıra kayardım.
Yıldızdan yıldıza bir adımlık yol
Ayın çengeline elim ererdi.
Yamalı bohçada öğlen azığı
Anam bazlamaya kaymak dürerdi.
Arpa harmanını sevmezdim oysa
Terli bedenimi kılçık yakardı.
Atlar huysuzlanır öğlene doğru
Döven arkasında bazen kaçardı.
Her öğlen Tohma’nın serin suyunda
Atlarla çimmekti keyifli anım.
Bitmesin isterdim bitti ne yazık
Her an köyde yaşar bu çocuk yanım.
Dedem çöp şiş yapıp domatesleri
Odun ateşine atıp közlerdi.
Karpuzların ortasını biz yerken
Döşümüze akmasını izlerdi.
Ebem söylenerek harar yamardı
“La Havle” çekerdi dedem uzaktan.
Derenin ağzına çivi kurardı
Giren balık kurtulmazdı tuzaktan.
Bir koca leğende bulgur pilavı
Yanında boranı, tahta kaşıklar
“Bismillah”la başlar, “şükür”le biter
Soğuk suyla yunar hep bulaşıklar.
Yunahta yunardı bulgurluk buğday
Kara kazanlarda hedik pişerdi.
Küslük olsa bile her lokma aştan
Komşudan komşuya bir pay düşerdi.
Ocağın başında dedikodunun
Belini kırardık kavurga yerken
Göz göze, diz dize oturuşumuz
Yine de kalkardık şafaktan erken.
Şimdi şehirdeyim yıldız yok, ay yok
Sırra kadem basmış hepsi firarda.
Gözümde canlanır masmavi gökler
Hayallerim ara sıra uğrar da.
Mevali sözüne nişan ver artık
Köy deyince aklın şaşar bilirim.
Dedem, babam derken gaipten bir ses
“Sıra sende” dese koşar gelirim.