Yat vakti pansiyonda telefon toplanıyor
Can Ahmet’in yüreği alev alev yanıyor
Sevdiğinden ayrılma zamanı geldi yine
Polifonik sesleri kalbini deldi yine
Gecenin nöbetçisi hoca değil gardiyan
Saklasa çok korkuyor, saklamasa yan da yan
Aklına koydu Ahmet, ayrılık olmayacak
O ışıksız geceler koynuna dolmayacak
Toplayıcılar geldi, işte kapıyı vurdu
Can Ahmet durur mu hiç, hemen uykuya durdu
Baktılar ortalıkta telefondan eser yok
Ahmet’se uykularda, horlaması epey çok
Çaresiz kaldırdılar: Ahmet, telefon nerde?
“Evde unuttum.” dedi, ondan gözünde perde.
Nöbetçi öğretmen de duruma inanmadı
Ahmet yeminler etti, varlığını anmadı.
El ayak çekilince öpüp kokladı onu
Şiltenin derinine sokup sakladı onu
İş inada binince baskına çıktı hoca
Gecenin bir yarısı uykuda karı koca
Can cananı bulmuş da mesut bahtiyar olmuş
Gökte yıldızlar ve ay ikisine yar olmuş
Pencere yarı açık, yarı aydınlık oda
Kulaklıklar kulakta uyumak artık moda
Şimdi oltaya düştü kızıl ötesi bacı
Deyip zevkle çektiği kablonun boştu ucu
Çevirdi numarayı bir ses geldi derinden
Sevdiği titriyordu korkudan kederinden
Ahmet uyku sarhoşu yalvardı, “Hocam!” dedi
“Ben onsuz yapamam ki o benim goncam.” dedi.
Gözleri iki fişek dalıp kaldı öylece
Duvarlarda başladı bitmez uzun bir gece
Ertesi gün kuruldan görüşleri soruldu
Cürmü meşhut bulunup suçu sabit görüldü.
Ya okul ya telefon? O, telefonu seçti
Lise birin sonunda açık liseye geçti
Şimdi ne zaman sorsam dudaklarda tebessüm
Benim de gözlerimde Ahmet buğulu isim