Ah bu kara lastikler! Annemin ayaklarında daha bir güzel olan kara lastikler... Şehirden ilk getirilişinde siyah daha bir siyah olur, daha bir parlak. O yüzden parlak siyah, renklerin en güzelidir kadın anamın gözünde. Yılların yorgunu ayakları o kara lastiklerin içerisinde daha bir şereflenir. Sanki nasırlarından arınır o ayaklar o kara lastiğe girince. İlle de Bursalı Mehmet’ten alınacak bu ayakkabılar. Babamın yıllanmış arkadaşı olan ayakkabıcıda önce orta yerde kurulu kömür sobasının yanındaki tahta tabureye oturulacak, Bursalı Mehmet’in ikramı olan çay içilecek ve sonra her ne kadar şekli şemaili birbirine benzese de kara lastiklerin içerisinden kara lastik seçilecek. Kara lastikleri var annemin. İki gözden ibaret toprak damlı evimizin içerisinde şehirden getirdiklerini serer babam. Poşetinden çıktığı anda hanemizin içerisini kara lastiklerin kokusu kaplar ve ben bu kokuyu severim en çok. Hiçbir çiçeğin kokusu bende bu kadar güzel değildir. Annem bu. Karanın içerisinde gökkuşağının yedi rengini bulan kadın. Kudretini sabrından, tokluğundan ve yokluğundan alan kadın. Önce bir iğne iplik bulunacak, kara lastiğin burun kısmına bir işaret dikilecek. Koca kasabada bütün kadınların ayağında kara lastik olduğu için karışmasını istemez hiç. Genelde yonca yaprağı işler beyaz bir iple kara lastiğin üzerine. Şimdi o yonca yaprağının üzerine düşen bir çiğ damlasına tutunup kaybolup gidiyorum uzaklara.
Sen de mi hasretini çekersin gidenlerin?
O zamansız vedayı, zamansız edenlerin.
Sen de mi kara lastik, firkate düşen misin?
Zemheride kor aşkın, narında pişen misin?
Nerede Fatma Kadın, ayaklarındaki nasır?
Benden iyi bilirsin, onu tam yarım asır.
Sen onun derunuydun, Yusuf yüzlü yâr idin
Sen ki yüksek dağların, zirvesinde kar idin
İnkârı yok saklandın, başı üstünde hem de.
Bayramlık olmadın mı, bayram geldiği demde
Sen kaybolma diyerek boya sürdü yüzüne
Bin bir rengiydin onun, baktı durdu gözüne.
Yüzünde bozkır tozu, her dem sildi sakındı
Sen eşikte var isen, cennet bana yakındı.
Hiç sorma sebebini, gözlerimdeki nemin.
Benden çok sen öpmüştün, ayağını annemin.
Sen ki Fatma Kadın’a, bir ömürlük yarmışsın
Gelin giderken bile, ayağında varmışsın.
Hâsılsın ay şavkının, kalbe değdiği demden.
Yedi rengini neden sakladın sen âdemden.
Yüzündeki her çizgi, dipsiz derin yâr gibi.
Sende anne kokusu, her zerrende var gibi.
Bekleme gelmez seni firkate bürüyenler.
Çıplak ayak gezermiş, cennete yürüyenler.
Bir ömür o caymadı, ben ki nasıl cayarım.
Sen kapımda dur yeter, annem geldi sayarım.
Gönül seni ayazdan, ateşlerden sakınsın
Sende anne kokusu, bana benden yakınsın
Yazma ey kara lastik, sitem mektubu yazma.
Son seferinde seni, giymeyişine kızma.
Hiç sorma sebebini, gözlerimdeki nemin.
Benden çok sen öpmüştün, ayağını annemin.