CIZLAVET CIZLATIR-erdal noyan

İskarpin, kundura, pabuç, yemeni, rugan, kösele, pençe…
Ayakkabı ve parçaları için yaygın kullanılan sözcüklerin çoğu Fransızca, İtalyanca, Farsça, Arapça dillerinden girmişler.
Ancak çarık Türkçe.
Sözlükte yazdığına göre ayakkabıya eskiden başmak denirmiş; hiç duymamıştım.
Fransızca kökenli lastik sözcüğü de Türkçeye iyice yerleşiktir.
Saatlerce pişmeyen et lastiğe benzetilir, sözün lastik gibi uzatılmasından yakınılır.
Attila İlhan’ın Kurtlar Sofrası adlı romanından da örnek verelim: “Kadının üzerinde lastik gibi gerilmiş; sinirli ve yapmacık bir neşe.”
Hiç kolay değil lastik ayakkabı giymek.
Yazın yandırır, kışın dondurur.
En çok kırsalda giyilir çamur çokluğundan, yıkanmasının kolaylığından dolayı.
Yoksul ayakları sarar ucuzluğundan dolayı.
Füruzan’ın Benim Sinemalarım başlıklı öyküsündeki kız, annesine şöyle der: “Sokağa birlikte çıktığımızda ayağına hâlâ lastik giyiyorsun. Artık eskisi kadar parasız değiliz ya!”
Gelelim ünlü Cızlavet’e…
1897 yılında başlanan üretimi sürüyor.
Cızlavet, gerçekte İsveççe Gislaved sözcüğünün Türkçeleştirilmişi.
Üretici işletmenin adı Türkiye’de zaman içinde yaygınlaşarak doğrudan ürünü simgeler oldu.
Türk Edebiyatı’na girecek denli yerlileşti.
Fakir Baykurt, Köy Mühürü başlıklı öyküsünde: “Cızlavat lastikler giymişti ayaklarına kalabalık. Hiç ses çıkarmıyordu bu lastikler.” demiş.
Bekir Yıldız, Tahir Usta başlıklı öyküsünde: “Kardeşinin, yazdan kalma gıslaved lastikleri geldi sonra güzelliğin üstüne.” tümcesinde yer vermiş.
Türdeşleri gibi bağcıksızdır.
Hurda lastikten üretildiği için türdeşleri gibi bir geri dönüşüm ürünüdür.
Cızlavet’in de karası yaygındı diğer lastiklerdeki gibi.
Kızlar, kadınlar için üretilen başka renklileri de varmış; köyde çok yaşamadığımdan mıdır bilmem, belleğimde renkli bir görüntü barınmamış.
Aradaki en görünür ayrım şudur: Kara lastik dendiğinde desensiz bir ayak giyeceği, Cızlavet dendiğindeyse ön yüzüne bağcıklı ayakkabı biçimi verilmiş lastik ayakkabı anlaşılır.
Kara lastikle birebir ilişki kurdum.
Şöyle, ortaokul öğrencisiydim, her sınıfta basketbol takımı kurulmuştu, takımlar okul bahçesindeki beton alana yerleştirilmiş potalar önünde kapışırlardı.
Giydiğim ayakkabılar Cızlavet miydi anımsamıyorum.
Yeni yetmelere anlatsam, eskiden koşullar öyleymiş derler; oysa lastik ayakkabının dönemi kapanmadı, şimdilerde de giyiliyor.
Maden işçisi olan oğlu 2014 yılında göçük altında kalarak ölen Ermenekli Recep Gökçe’nin ayaklarındaki yırtık Cızlavet çiftini unutmayın!
2016 yılında Sulakyurt Devlet Hastanesi acil servisinin kapısından içeriye çamurlu lastik ayakkabılarını çıkararak giren seksen dört yaşındaki Şerife Cesur’u buruk bir gülümseyişle anın.
2017 yılında Beypazarı’ndaki bankaya girerken lastik ayakkabılarını kapı önünde bırakan Ruhiye Güngör’ün ürkekliğini içiniz burkularak anımsayın.
2017 yılında Kırıkkale vali yardımcısının odasına kömür istemek için girerken ayakkabılarını çıkaran seksen iki yaşındaki Hüsne Kevser teyzenin davranışını saygı sayarak geçiştirmeyin.
Hiç değilse cız etsin içiniz!
Ayırdındayım, çok erinçli bir yazı olmadı.
Kara lastikten söz ediyoruz, başka ne beklenir.


Yorumlar - Yorum Yaz