Günümüzde birçoğumuzun özellikle gençlerin hatta gençlerin pek azının ya fotoğraflarını yahut da ana-babalarının doğduğu köylere gittiğinde kendisini gördüğü, çocukluğumuzda bizim de bolca kullandığımız yegâne ayakkabı… Başka bir ifadeyle marka esiri olmadığımız dönemlerin herkese hitap eden ayak giyimi… Muhtelif türleri vardır; kara lastik, yarım yüz, mes lastiği, Cizlavet… Evet, bu lastiklerle büyüdüm. Yokluktan, yoksulluktan ziyade kolay ulaşılır ve kullanılır oluşu yaygınlığının temel sebebi olmalı diye düşünüyorum.
Sanırım 6-7 yaşlarındaydım Erzurum’da Köse Ömer Mahallesi Cami Sokağı’nda Merhum Fahri amca ve Merhum Merzuka teyzenin henüz bölünmemiş büyük bahçeli eski tip Erzurum evlerinden birinde kiracı olduğumuz zamanlar. Bahçe kapısı oldukça büyük ve iki kanatlı… Kapı kanatlarından biri sürekli sabit diğeri açılıp kapanıyor. Sabit kanat bahçeye herhangi bir şeyle araba girdiğinde nadiren açılıyor. Kendimi bahse konu sabit kanadın arkasında kapıyı sabitleyen demirin üzerinde hatırlıyorum çoğunlukla, ayaklarımda kara lastiklerle. Okula henüz başlamamışım ve göbek adım Faruk ile çağrıldığım için henüz resmi adımın Metin olduğunu bilmiyorum.
Lastiğe dönelim bazı zamanlar babamla veya ağabeyimle “Kongre Caddesi” dedikleri bir büyük sokağa gidiyoruz. Burada çok çeşitli dükkânlar mağazalar var. Hepsine ayrı bir dikkatle bakıyorum. Ama bu dükkânların hiçbiri vitrininde boyum büyüklüğünde bir kara lastik bulunan araç lastiği dükkânı kadar ilgimi çekmiyor. Dükkânın vitrinindeki araba ve traktör lastikleri benim için yok hükmündeler. Ben sürekli boyumca büyük olan kara lastiğe bakıyorum ve kiminle gitmişsem ona aynı nakaratı tekrar ediyorum: “Ben büyüyünce bu lastiği giyeceğim!” Tuhaf bir hedef garip bir hayal ama durum tastamam böyle. Büyüdüğümde 44 numara giyecek oluşumun bu hedef ve hayalle ilgisi ne kadardır bilemem ama bugün içimde hafif bir pişmanlık yaşamıyor değilim. Yine de bu pişmanlıktan dolayı 6 yaşımdaki halime hayıflanmam söz konusu değil.
Çevremizde çoğu kimse kara lastik giydiği için normal boyutlardaki lastiklerin ilginçliği şeklinden ve giyenlerden kaynaklı... Mesela yaşlılar kadın, erkek mes giydikleri için onların lastikleri parlak yüzlü içi fitilli mes lastiklerdir. Çocukları, ağır işlerde çalışan gençlerin ve elbette köylerde yaşayanların çoğunun ayaklarındakiler klasik kara lastik. Köylerde kadınların lastikleri farklı ve adına yarım yüz diyorlar. Anlamı gayet açık çünkü lastikler kapalı değil açık. Şehirdeki kimi genç ve orta yaş kadınların lastik giymeleri de söz konusu ancak daha çok ev içinde olduğu için göze batmıyor. Orta halli ailelerin çocukları lastikten ziyade naylon adı verilen tokalı, açık, plastik ayakkabılar giyiniyorlar ama mevzunun dışında olduğu için onları renkleriyle baş başa bırakıyorum.
Lastik giymek bugünden bakıldığında pek olumlu bir çağrışımı olmayan bir durum olsa da kara lastiğin avantajları da yok değildir. Mesela iyi top oynanır kara lastik ile. “Nasıl yani?” denmesin kramponun adını işittiğimiz ama kendini görmediğimiz zamanlarda boş arsalarda futbol oynamak için kara lastikten ideali yoktu. Kış memleketinde yaşıyorsanız tabii bir kayma aracıdır ve zevkle kayabilirsiniz lastiklerinizle. Ayrıca demirci ustalarına yaptırılan takma patenler için de kara lastikler ideal bir esneklik sağlarlar. Öte yandan fiyatı çok ucuzdur. Çok rahat giyip çıkarılması sebebiyle oldukça kullanışlıdır.
Dağda, bayırda, düzde, ovada, engebeli arazide son derece kullanışlıdır.
Toprakla irtibatımızın kesilmediği dönemlerde yağmur, çamur, kar, buz her türlü hava şartlarında kara lastikler ayağımızdaydı. Su geçirmezliği dolayısıyla yıkanarak temizlemesi son derece kolay olan bu ayakkabıların zaman zaman hayat bağışladıkları da vakidir.Erzurum tren garının tabii bir uzantısı olan bakım atölyesinde marşandizlere kömür doldurdukları elektrikle çalışan bir şerit vardı. Sonradan öğrendim ki adı “yürüyen bant” veya teknik terimle “elevatör” imiş. Hoş Erzurum’da bu ad “elvator” şeklinde zikrediliyordu ya, o da ayrı bir mevzu. O civarlarda sürekli sığırtmaçlık yaptığım dönemlerde bu elvatorun çalıştırılmasını ve bu aletle kömürün marşandizin üstünden deposuna taşınmasını büyük bir hayranlıkla izlerdim. Günlerden bir gün muhtemelen öğlen paydosunun olduğu ve işçilerin yemek arası verdikleri bir zamanda uzun zaman hayranlıkla izlediğim bu elvatorun yanına yaklaştım ve çalıştırıp üzerindeki kömürlerin yükseğe taşınmasını istedim. Bu amaçla elvatorun düğmesine bastım. Basmamla birlikte kendimi 3 metre gerideki kömür yığının üzerinde buldum. Alet adeta beni alıp karşıdaki kömür yığına fırlatmıştı. Çocuk aklı işte yeniden denedim yine aynı şey oldu bu arada elvator bir de ses çıkarıyordu. Bu sesi işçiler duymuş olmalılar ki biri içeriden çıktı ve beni kömür yığının üzerinde gördü. Meğer efendim bu elvator nam alet dolayısıyla beni elektrik çarpmış ancak ayaklarımda kara lastik olduğu için hayatım kurtulmuş. Bu durumu sertlikle kaplı bir şefkat içindeki sözleriyle işçiden duyuyordum. Sonraki dönemlerde de benzer kimi elektrik çarpmalarına şahit olduğumda hep aynı sözler söylenmişti. “Bereket ayaklarında lastik vardı!” Dolaysıyla kara lastiğin elektrik çarpmalarında hayat kurtaran bir giysi olduğunu da kendimden ve başka insanlardan bildiğimi bilvesile kaydetmiş olayım.
Kara lastik hep yoklukla kıtlıkla köy hayatı ile özdeş bir tasavvur olarak görünürse de aslında öyle değildir. Bununla ilgili bir reklam afişini bile hatırlıyorum. Bilenler bilir afişte bir çift kara lastik altında “Köylü milletin efendisidir” yazısı… Afişin altında da “Milletin efendisi hiç kara lastik giyer mi!?” diye tarizkâr bir başka ifade…
Düşünüyorum da kara lastiğinkine benzer özellikte ve derinlikte hangi ayakkabının hatırası vardır ki? Kara lastik dikkatli bakıldığında ciddi bir hafızayı da muhtevidir ve insan onu ömrünün sonuna kadar taşır.
Sözü bağlayayım. Kara lastik giymiş olmak ne çok abartılacak ne de çok utanılacak bir durumdur. En basitinden kara lastiğe toprakla irtibatımızın kesilmediği, kendi hususî şartlarında devam ettiği günlerin yadigârı olarak bakmak ve onun götürdüklerinden ziyade getirdiklerine dikkat etmek hayatımızın anlam derinliklerini daha da yakından fark etmemiz açısından mühimdir diye düşünüyorum.