MES LASTİK

Mes Lastiği Hatırlayanınız Kaldı mı?

Çocukluğumda giydiğimiz ayakkabılarımıza verilen adlar: Kundura, pabuç, potin, iskarpin… Daha daha… Kış aylarında çizme. Sonra? Bu arada ‘gabara’ kelimesini de bir hatırlatmalıyız. Neydi gabara? Hele hele gabaralı gundura da ne olmalı ki?
Eskiden kış geldi mi ayaklarımız mes lastiğe sarılırdı. Lastik, mesin koruyucusu idi. Tozlandı mı veya çamurdan nasibini aldı mı, kolayca siliniverirdi. Bezle tozlarını, avuç içinizi ıslatarak da çamurlarını hallediverirdiniz.
İlkokul yıllarımda bir giydiğim mesimi ertesi kış bir daha giyemezdim. Yaşımız büyüdükçe ayaklarımız da büyüyor, beş-altı ay önce rafa kaldırdığınız mesimiz artık dar gelmeye başlıyordu.
O yıllarda mesler çaprazlı olurdu. Ayak içlerine rast gelecek şekilde, sonradan bazı kadın kıyafetlerinde kopça diye anılacak çaprazlarımız birbirine geçirilince sıra lastiği giymeye gelirdi. Ancak bu çaprazların kötü bir alışkanlığı vardı. Adım atarken mesela, sağ ayağınızdaki mesin çaprazı, sol ayağınızdakinin eşine rastlayıverirse tökezlenmeniz an meselesi olurdu. Ben ayrıca ‘köstekli’ birisi olduğum için, ayak içlerim birbirleriyle sık sık selamlaşırdı. Sonuç mu? Tehlikeyi atlatırdık atlatmasına da ara sıra yere temennada bulunduğumuz da olurdu.
Konya Lisesine gittiğim yıllardan da bu ikiliyi giydiğimi hatırlıyorum. Ancak İstanbul yıllarımda artık pabuç diye adlandırdığımız ayak giyecekleriyle idare etmeye başladık. Yoksa mes lastiğimizle ‘goca Gonyalılığımızı’ ilan edecektik.
Lafı biraz evirip çevirelim. Yukarıda bir gabaralı gunduradan söz etmiştim. İşte o bağcıksız, ayağımızı sıkıca kavrayan ayakkabılarımızla, şimdi yerinde Fahrünnisa Parkı esen Abdürreşit Caddesi’nin başlangıcındaki buz tutan suyun üzerinde kayar dururduk. Düşmemiz de cabası… Ama ne atraksiyonlar yapılırdı o buzun üzerinde…
Buz pateni nedir, bilmediğimiz için orada biz meğer o sporun ilkel şeklini yapıyormuşuz da haberimiz yokmuş. Tek ayakla, oturarak, havaya zıplayıp buzu inerek yapılan cambazlıklar, marifetli arkadaşlarımızın havasını artırırdı.
Şu ayakkabı faslına devreye sonradan giren lastik ayakkabıyla devam edelim. Bizler bu ayakkabılarla ortaokul başlangıcında tanışmıştık. Programda ‘beden eğitimi’ diye yazılı olsa da bizlerin ‘cimnastik’ dediğimiz dersimize o ayakkabıdan giymemiz gerekiyordu. Yoksa mes lastik ikilisiyle kasadan atlamak kolay mıydı?
Sonradan mesler de modaya uyuverdi; artık onların çaprazı filan yoktu. Ya? Yerlerini fermuara terk ediverdiler. Gerçi ben hiç fermuarlı mes giymedim ama galiba eskilere göre daha güvenli idi. En azından takılma ve tökezleme sorunu ortadan kalkmıştı. Hatırlatalım, daha sonraları bir de mes çorap ikilisi üretildi. Onu, galiba yaşlılar tercih ediyordu.
Benim bir fotoğrafım var. Modaya uyarak, seyyar fotoğrafçının sandalyesinin ucundan tutarak çekilmiş bir fotoğraf… 1946 tarihini, yani ilkokula başladığım yılın tarihini taşıyan, hatta benim ilk ayakta ve boy olarak alınmış fotoğrafım olan pozumda ayağımda mes lastiğim açıkça görülüyor.
Şimdilerde biraz daha asrileşmiş mes lastik kullananlar var. Ama nerede o Gıslaved lastikler? Daha o yıllarda bile taklitleri çıkmıştı. Ancak işin güzel tarafı bu lastik markasının halk arasında Cizlavet veya Cızlavık gibi adlarla anılmasıydı.
Reklam olmasın diye söylüyorum… Converse, Nike, Adidas, vb. acaba hangi yabancı futbol takımının oyuncularıdır dersiniz?

Mes Lastikli Yıllarım

Mes ve lastik… Bir zamanların kış aylarının vazgeçilmez ayak giyeceği veya ayak kabı… Şimdilerde de var da yeni nesilden kaç kişi biliyor veya zamanı gelince kaç kişi giyiyor, orası bilinmiyor. Oysa kış kapıya yanaşınca ya önceki yılın mes ve lastiği yeniden giyilecek hâle getirilir veya özellikle yetişme çağında olanların ayak numaraları büyümüşse yenileri alınır.
Lastikler, yanılmıyorsam dış ülkelerden getirilirdi de en ünlü markası Gislaved idi. Üzerleri sanki ruganlanmış gibi pırıl pırıl ışırdı. O yıllarda mesler hep çaprazlı idi de sonradan bu çaprazların yerini fermuarlar aldı. Ben fermuarlı meslere yetişemedim, daha doğrusu artık o yıllardaki genel adıyla kundura, özel adıyla iskarpin giymeye başlamıştım. Bu yeni mesler hem giyme açısından büyük kolaylık sağlıyordu hem de sağlığımız açısından…
“Benim pek ünlü olan bir kösteğim var.” dersem aklınıza sakın ola ki köstekli saat filan gelmesin. “Nasıl etsem de şu pek ünlü olan köstek kelimesini tanımlasam?” derken aklıma TDK’nin Türkçe Sözlük’ü geliverdi. Bakalım orası ne diyor. Ama doğrudan köstek kelimesinde derdimize deva olacak bir anlam yok; galiba en uygunu kösteklenmek. Deniliyor ki: “Ayağına bir engel takılarak düşer gibi olmak veya düşmek” (Ankara, 11. bs, 2011, 1505). İşte bu ayağa takılan bir engel meslerimin çaprazlarıdır. Mesela, sağ ayağımın çaprazı kazara sol ayağımın çaprazına takılıverirse benim yere kapaklanmam kaçınılmaz olur. Nitekim kim bilir kaç defa bu kazaya uğramışımdır. Bu tehlikeden kurtulmam için ayaklarımın paralel bir şekilde adımlamasını önlemek ve hafifçe yay çizerek yürümeyi sağlamam gerekiyordu. Böyle, mes lastikli bir fotoğrafım var, hem de kartpostal büyüklüğünde ve de modaya uyarak bir tahta iskemleye tutunarak...
Yeri gelmişken bir şeyi daha hatırlatmak isterim. Benim ayak bileklerimin iç çıkıntıları birbirleriyle öylesine sık takışırlardı ki, halkımızın ‘köstek kestirme’ adını verdiği bir işlem uygulanarak bu tersliğin giderilmesi yoluna gidilirdi.
Halkımız, özellikle köylümüz bu Gislaved markasını tam olarak söyleyemez, Cizlavet/Cızlavet ve Cızlavık/Cızlavuk şekillerinde söylerdi. Bu lastik ayakkabılar daha sonraki yıllarda farklı alaşımlardan üretilmeye başladı, şekil olarak eski lastiklere benzeyen bu ayakkabı türüne Erzurum’da Gıslavet denilmekte ve hâlen kullanılmaktadır. Bu marka aslında bir araba lastiği markası da olup günümüzde de üretimi sürmektedir. Bir ara bu markanın yurt dışından getirilememesi üzerine yerli imalata geçilmişti ama eskisinin sağlamlığı ve parlaklığı pek yoktu. Bir de bu lastikleri giyerken dikkat etmezsek ayak tarağımızın geleceği yeri yarılıverirdi.
Meram ilçemizde, Yeni Meram Yolu üzerinde önemli bir dört yol ağzı vardır. Eskiler buraya Lastik Durağı derlerdi, şimdi de diyenler var. Vaktiyle, bu yolun bütün doğallığıyla yaşadığı yıllarda, Sivaslı Ali Kemali Caddesi’nin başladığı yerlerde yerli lastik üreten imalathaneler vardı da o ad oradan gelmektedir. Şimdi bu imalathanelerin yerlerini bilen kaldı mı ki?

 

 

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz