Fatih Tezce: Yazları Eskişehir Odunpazarı’nda kışları ise Bafra’da geçiriyor. Geçenlerde Nesteren isimli bir şiir kitabıyla “kitaplı şairler” arasına katıldı. Kitabın adını okurken F’çilerin (F klavye kullanallar) çinçe parmağının en sonundaki harfe şahadet parmağının alt kulvarları arasında yer alan s ile karıştırılarak Neşteren diye okunmasına vesile oluyor ve bu vesile ile Nesteren’in kesici bir alet değil de ağustosta açan bir çiçek olduğunu kitap sayesinde öğreniyoruz. Öğretmen arkadaşlarıyla Maarifname isimli iki aylık bir edebiyat dergisi çıkarıyor. Şair, Bafra’da doğmuş, “nasip olursa Bafra’da ölecek”miş. Önce Allah hayırlı ömürler versin. Benim gönlümden de Medine’de ölmek geçiyor. Allah herkesi gönlünün çektiği topraklara gömülmeyi nasip eylesin.
Hüseyin Atlansoy: Geçen yaz sarı sıcakların insanı bunalttığı bir zamanda o beni aradı, ben onu aradım ancak bir kaç gün sonra telefonlar elimizde olduğu ana denk getirip konuştuğumuzda Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa turu yapmaya karar vermiştik ama nasip olmayınca dayak bile yenmiyor. Bozüyük’te efkaftaki memuriyetine devam ediyor. Aklıma düşmüşken birkaç dakika bekleyin bir arayayım görüşebilirsek ne konuştuğumuzu yazarım. Görüşemezsek de hayatta olduğunu içine dönük yaşadığını bilirseniz şimdilik yeter. Aradım telefonu uzun uzun çaldı, açmadı muhtemelen derstedir. (Daha sonra kendisi döndü, okula gidiyormuş, birkaç yıla kadar muhtemelen emekli olup İstanbul’a taşıanacağını söyledi. Bunu da son dakika haberleri arasında kabul buyurun lütfen.)
İbrahim Gökburun: Yazları Kahramanmaraş’a bir şekilde yolunu düşürür, ekini biçer harmanı savururdu ama bu yıl nerelerde ne iş yapıyor, yurt içinde mi tatil yaptı yurt dışına mı çıktı hiç kimseden haberini alamadık. Kahramanmaraş Kitap Fuarı’nda yayınevinde kitabını gördüm. İkinci baskısını yapmış. Tokalaşıyor gibi dokundum. Pamukkale Üniversitesi’ne akademisyen olarak gönderdiğimiz günden bu güne hiç haber alamadım. Durun bir de bunu arayayım bakalım. Evet aradım, on dakika muhabbet ettik, yurt dışı gezileri daha ziyade akademik geziler şeklinde oluyormuş, akademisyen olmadan önce otostop çekerek Avrupa’da bazı ülkeleri gezdiğini de söylemişti. Neyse mevzu bu değil. Hali keyfi yerinde. “Dostlarına bir şey söyleyecek misin?” dedim o da “Eyvallah.” dedi. Biz de kendisine “Eyvallah” dedik.
İbrahim Yolalan: Kırağı Şiir Dergisi’yle başlayan dostluğumuzdan bu güne kadar duruşunda taviz vermeden, iyi insan iyi şair kriterlerinin içini doldurarak Nevşehir’de evkaftaki memuriyetine devam ediyor. Ortalama iki ayda bir uzun uzun uzaktan uzağa sohbet ediyoruz. Bu yaz Karadeniz turu yaptı. Selçuk Küpçük, Orhan Tepebaş ve Gökhan Akçiçek ile biraz bizi çekiştirmiş. Zamanın behrinde Göç Defteri isimli bir şiir kitabı çıkardı. Az ve iyi şiirler yazıyor. Bir sonraki şiir kitabının adı Döş Defteri veya Düş Defteri olmasın diye bu iki ismi tescillettirdim. Fırsat bu fırsat aha bir de İbrahim’i arayayım.Yazarken aramak da güzel bir vesile oldu. Uzun uzadıya konuştuk. Muhabbet esnasında dergileri şairleri biraz konuştuk. Bu arada önümüzdeki yıl şiir kitabı çıkacağı haberini de almış olduk. Bu haber fena bir haber olmasa gerek.
Vural Kaya: Geçen ay Kahramanmaraş Kitap Fuarı’na geldi. Hece Yayınları standında imza saatine denk getirip ziyaretine vardık. Elinde kalemi pervane gibi uzun süre döndürdü. Aklıma tam Şaban Abak’ın bir şiirinden “Sabrımız suya kesti parlamadı müşteri” dizelerini getirirken Yasin Mortaş’a ve bana birer kitap imzaladı. Kitabı daha sonra okudum. Okurken iki kere aradım. Beni çarpan yerleri kendisine okuyacaktım ama dönmedi. Bu arada kitabın adı aklıma gelmedi. Kapağı beyaz ve sanki üzerinde el öpen gibi bir resim vardı. Hazır telefon elimizdeyken bu adamı da bir arayayım hem kitabın adını da buraya alalım hem de muhabbetten hasıl olanın özetini yazayım. Aradım telefona: “Aradığınız kişi şu anda telefona cevap vermiyor.” diyen bir sekreter çıktı. Ankara’ya dönünce daire başkanı mı oldu, ne oldu bilmiyorum.
Mehmet Durmaz: Dostluk biraz da bir ağaç gibidir. Üzerinden seneler geçtikten sonra da dalları hâlâ meyve veriyor, gölesinde insanlar serinliyor, kuşların şen şakraklığına katkıda bulunuyorsa o dost dosttur. İşte Mehmet Durmaz da böyle bir dost. Kırma ile kırılmak arasında kalırsa kırılmayı tercih eder. Binlerce öğrencinin üniversite kazanmasında gönül yorduğu olmuş, gönül koyduğu çok az insan olmuştur. Bunlar iyi güzel de kardeşim, yazdıklarını kendinle mi götüreceksin? Ara sıra şiir yazıyorsun ama daha çok içine doğru yolculuğun şiirleri ne zaman bir kitapta toplanacak. Bir araya geldiğimde müjdeli bir haber almayı umuyorum.