Nazım Payam: Geçen sene güzün Beyaz Kartal Bahaettin Karakoç’un düğününe gelmişti. Yaklaşık otuz yıl önce nasıl tanıdıysam hâlâ “ben oyum” parolasını hatırlayan ender insanlardan birisi olarak yerin yüzünde toprağı incitmeden yürüyen gönül dervişliğini sürdürüyor. Elaziz’de Bizim Külliye’de her üç ayda bir olsa da bize el sallıyor, bazen o sesini bizim kulağımızı, bazen bir onun kulağına sesimizi akıtarak hayatın ara sokaklarında yürüyüşümüzü sürdürüyoruz.
Hayrettin Orhanoğlu: Yıllar önce Eskişehir’de karlı bir günde misafirim olmuş, yemeğini yedikten sonra ayakkabısına bakmaya başlamış ve yatılı kalmaya zorlamama rağmen kalmamış, Trabzon’a revan olmuştu. O gündür bu gündür ne yapar nerelerde yaşar, hangi üniversitede çalışır, akademik kariyer yaptı mım yapmadı mı haberimiz olmadığı gibi haberdar olanlardan da bir haber alabilmiş değiliz. Görenlerin duyanların sağlığı, sıhhati, kariyeri ve dahi evli ya da bekar olduğu hususunda merakımızı giderecek güzel haberlerle dönüş yapacağı günleri bekliyoruz.
Mustafa Uçurum: Kaç tane dergi çıkardı biz dahi sayamadık. Hangi yılda hatırlamıyorum Tokat’ta buket sandığını kendine alıp bize de Tokat sandığı hediye etmişti. Maşallah edebiyat dergilerini boş geçmiyor. Duyumlarıma göre Türkiye Yazarlar Birliği deneme ödülü almış. Dergiler şiirlerini ya da denemelerini yayınlamak için kuyruğa girmiş. Maşallah hızına yetişemiyoruz. Tokat’ta Ali Bal ile iyi bir ikili oluşturdukları da gelen rivayetler arasında dolaşıyor.
Mehmet Baş: Bir ara eşeğini Nevşehir’de otlattığını biliyorduk. Nevşehir’deki memuriyetten sıkılarak bir memurun en son çalışılacağı korum olan belediyeye dikey ya da yatak geçiş yaptı. Bir ara hangi dergide yazsa diğer dergiyi küstürdüğünü duymuştuk. Bu aralarda bir de şiir kitabının yayınlandığını duyduk. Eşeğini bir Niğde’ye sürüyor, bir Bor’a. Eskiden arardı arada sıra/Görüşelim abi derdi bahara/Yoksa sözleri mi döndü buhara/Gözleri yollarda kaldı fukara/Sesi ve soluğu çıkmaz bu ara...
Erdal Noyan: Evkaftaki memuriyetine son verip takavvuta ayrıldıktan sonra dünyanın malı dünyada kalır düşüncesinden hareketle yazın yazlıkta kışın buzlukta yarı hasta yarı sağlam hayatını idame ettiriyor. Yuvasında iki yavruyu da uçurdukçan sonra ‘yavrularımın yavruları olsa ara sıra hem kendilerini hem yavruları getirseler de sevsek’ diye bir yandan hayal kurmaya devam ediyor, bir yandan da arı sıra dergilerde görünerek ‘unumu eleyip eleğimi asmadım’ ha demeye getiren iyi haberlerini alıyoruz.
Suavi Kemal Yazgıç: Yerin yüzünde bir defasında Kahramanmaraşta Dolunay Şiir Şöleni’nde görüşmüştük. O gündür bu gündür bir daha birbirimizin yüzünü görmedik. Ararsam ara sıra telefonun öbür ucunda bulurum. Bir daha yerin yüzünde karşılaşacak mıyız onu da bilmiyorum doğrusu. Kimlerle oturur, kimlerle kalkar, Sebepsiz Serçe’den bu güne bir sürü kitap çıkarmış ama birisine dahi dokunamadık. Kendine mi kapınıyor, bize mi kapalı bilmiyoruz. Yakın görüş alanında kimler var bir haber versin.
Abdurranman Adıyan: Zamanın bir behrinde Mudanya’da mı, Gemlik’de mi ailecek misafiri olmuştuk. Terzi dükkanını ziyaret etmiş yırtık, sökük tamiratı yaptırmadan ertesi gün geri dönmüştük. Dergilerde ara sıra güzel şiirleri yayınlanıyordu. Biz de bu vesile ile arayıp hem şiirden dolayı tebrik ediyor hem de muhabbet ediyorduk. Ne olduysa birden bire yayıncı oldu. O fuar senin bu fuar benim. Gez babam gez. Para kazanıyor mu, yoksa kârı kediye mi yüklüyor bilemiyoruz.
Feride Turan: Eskişehir’de edebiyat öğretmenleri arasında gönül tasını Yunus çeşmesinden dolduran ama hiç bir yerde bir şey yayınlatmayanen sıkıntılı anında bile yüzünde gülümseme eksik olmayan bu kardeşimizle en son umrede karşılaşmıştık. Emekli oldu mu, öğretmenliği sürdürüyor mu, o gündür bu gündür haber alamadım diye içimden geçirirken bir de baktımki edebiyat dergilerinde yazmaya başlamış. Feride kardeşimizi dikkatle takip etmenizi salık veririm.
Rıdvan Canım: Uzun yıllar Erzurum’da yaşadı. Yanılmıyorsam bu şehirde hemşerilik beratı da aldı. Erzurum’da yaşarken ayağının birisi Erzurum’da diğeri İstanbul’da olurdu. Memleketi Edirne’ye taşınınca, bir ayağı Edirne’de bir ayağı balkanlarda gez babam gez. Rahmetli Hocam Hasan Ali Kasır ile ilgili bir çalışma yaptığını kitap çıktıktan sonra gördüm. Bizim de hocamız ile ilgili söyleyecek üç beş kelamımız olabilirdi. Çünkü Hasan Ali Kasır Hocamın hem dostları üzerinde hem de öğrencileri üzerinde çok emekleri vardı. Bu arada yıllarını alan şairlerle yapmış olduğu sohbetleri Yürek Yangınları -Şiire Dair Ne varsa- da çıkıp geldi. Bahaattin ağabey hayatta olsaydı Canım’a Edirne Uçbeyliğini verirdi.