ESKİ TÜRKÇE KELİMELER SÖZLÜĞÜ/iki

Bonkör: Bonkör birleşik bir kelimedir. “Saf, salak” anlamlarına gelen “bön” ile “kör” kelimesinin birleşmesinden meydana gelir. Kelime eskiden “cömert” anlamına gelmekteydi. Günümüzde bön insan çok olsa da kimse cömertlik edecek kadar aptal değildir. Bu kelime artık unutulmuştur.
Borç: Bugün çok sık kullandığımız bu kelime Eski Türkçede insanlar arasındaki alacak verecek ilişkilerini ifade etmekteydi. Ben meslek hayatımın belli bir dönemine kadar tanıdıklardan borç alıp tanıdıklara borç verdim. Daha sonra kredi kartları çıkınca her ay bankaya borçlanmaya başladık. Yetmedi, tüketici, konut, taşıt vb. kredileriyle bankalara ömür boyu borçlu kalır hale geldik. Bunun en önemli sebebi ise yeri gelince açıklayacağım “güven” kavramının yok oluşudur. İnsanlar arası “güven” kaybolunca farklı yollar ortaya çıktı.
Dayı: Yeri gelmişken bu kelimeyi de açıklayalım. Dayı kelimesinde bir anlam çeşitlenmesi görülür. Dayı eskiden sadece annenin erkek kardeşine denilirdi. Bugün “dayı” kelimesinden anlaşılan, referans olacak yani eski dilde torpil yapacak kişidir. Annelerin erkek kardeşleri çoğu zaman hiçbir işe yaramazken kan bağı olmayan bir “dayı” her türlü işi halledebilmektedir. Köprüyü geçerken “dayı” denilen ayı da işte budur.
Dost: Dost kelimesinin asıl şekli “tost”tur. Tostu oluşturan iki ekmeğin birbirine yakınlığı gibi dost önceden birbirlerine canını verecek kadar yakın arkadaşlığı ifade edermiş. Kelimenin bu manasında kullanıldığına ben hayatımın hiçbir döneminde rastlamadım. Türkçede yaygın görülen kelime başındaki t>d değişimine bağlı olarak tost, dost olmuştur. Bugün dost, kendisinden ummadık zamanda kötülük beklenen arkadaş anlamına gelir. “Dost kara günde belli olur.” sözü çok yerinde bir sözdür. Kara günde kim sizi arkadan vuruyorsa o dostunuzdur. Arkadan vurmayanlar dost değildir.
Edep: Türk siyasi tarihinde bir partidir. Açılımı, Evde Düzen Partisi’dir. Bu parti uzun ömürlü olamamış seçime bile giremeden kapanmıştır. Partinin sloganı: “Edebi edepsizden öğren.” işareti ise orta parmağın havaya kaldırılması şeklindeydi.
Emek: “Emek”in orijinal hali “emmek”tir. Çeşitli anlamlara gelen emmek kelimesinin bizi ilgilendiren anlamı, somurmak yani sömürmektir. Emek sömürü demektir. Durum bu kadar açık ve net iken ortaya bir anlam karmaşası çıkmıştır. Bazıları emek ile çalışanları ilişkilendirir, çalışan yerine emekçi kelimesini kullanır. Bu tamamıyla yanlıştır. Emek, patronlarla ilgilidir. Çalışanlar bir şeyi ememez, somuramaz yani sömüremez. Asıl emekçiler, somurucular yani sömürücüler patronlardır.
Gönül: Bu kelime üzerindeki araştırmalarım halen devam ediyor. Bu kelimeyi anlamlandırabilmek için antropologlarla ortak çalışmam gerekiyor. Çünkü şimdiye kadar elde ettiğim verilere göre “gönül” eski insanlarda bulunan fakat günümüz insanlarında bulunmayan bir organ. Göğsün sol tarafında yer alan bu organ hakkında fazla bir bilgi elde edemedim. “Gönül yarası”, “gönlü kırılmak”, “gönül yıkmak”, “gönlü razı olmamak” gibi deyimlerden hareketle çok hassas bir organ olduğunu düşünüyorum. Bu veriler bana insanın evrim geçirip geçirmediğini de düşündürüyor. Eskiden var olan bir organın kaybolması bilimsel olarak başka türlü nasıl izah edilebilir?
Güven: Ansiklopedilerde güve, pulkanatlılardan, kurtçuğu deri, yapağı, yünlü kumaş, yün örgü vb. yiyen bir böcek olarak tanımlanıyor. “Güve”nin 2. tekil şahıs iyelik eki almasıyla “güven” meydana gelmiş. Yani benim güvem, senin güven, onun güvesi gibi. Bunca yıllık tecrübeme dayanarak net olarak söyleyebilirim ki “güven”in başka hiçbir anlamı yoktur. Kelime asıl anlamına uygun olarak birbirini yemek, kazıklamak anlamında kimi şehirlerde kullanılmaya devam etmektedir.
Hak: Bu kelime bugün Hakkı isminde yaşamaktadır. Denizli, Sivas ve Niğde’nin bazı köylerinde “dilimlenerek kurutulmuş meyve” anlamına gelir. Lezzetlidir, çekinmeden yiyebilirsiniz. Sivas’ta görev yaparken çocuklar yerli malı haftasında getirirlerdi. Afiyetle yerdik.
Hatır: Hatır kelimesini hatırlamakla karıştırmamak gerekir. Hatır artık kullanılmayan bir kelimedir. Bugün “hastır” kelimesinde küçük bir ses değişikliğiyle argo bir anlamda yaşamaktadır. “a” ve “t” arasına giren “s” sesinin fonksiyonunu tam olarak çözebilmiş değilim. Şu an için bunu Türkçe kaidelerine göre açıklayamıyorum.
Haya: Bulmaca kültürüm sayesinde bu kelimeyi anlamlandırmam zor olmadı. Haya bir birleşik kelimedir. Çengel bulmacalarda “Kabaca evet”in karşısına “ya” yazmanız gerekir. “Ha” kelimesi ise “anlamadım, efendim, buyurun, bir şey mi dediniz” gibi anlamlara gelir. Örnek vermek gerekirse:
Kadın: “Çay içer misin?”
Erkek: “Ha, ya!”
İnsanlık: İnsanlık kelimesi “İnsanlık ölmüş.” deyiminde yaşamaktadır. İnsanlık her ne anlama geliyorsa artık ölmüştür. Ölünün arkasından konuşmak bize yakışmaz. Yalnız insanlığı insanların öldürdüğünü söyleyip bu konuyu kapatalım.

devam edecek


Yorumlar - Yorum Yaz