PAPAĞANLAR KONUŞUR

Derler; bir gün Hoca’nın gide gide kazara,
Kucağında bir hindi yolu düşer pazara.
 
Kimi satma derdinde, kimi alma peşinde…
Kimiler ihtiyacı karşılama düşünde.
 
Satıcılar bağırır, sesler karışır sese,
Alan, satan pazara koşar nefes nefese.
 
Yaygaracı bir adam nara atar, döker ter;
Elinde papağanı, pahalı satmak ister.
 
Hoca hemen yaklaşır, sorar: “Fiyatı kaça?”
-“Pazarlığı pek sevmem, alır isen beş akçe.”
 
-“Elindeki bir kuştur, yenilmez bile eti;
Çok fazladır fiyatı, nedir ki marifet?”
 
-“Eğer almayacaksan, kuşuma bulma kusur;
Bir bilsen hikmetini, adam gibi konuşur.”
 
Hoca der: “O da iş mi, benimki daha mahir;
Seninki elmas ise, benimkisi cevahir.
 
Burdaki efendiler, karar versinler hakça;
Seninkisi beş ise, benimkisi on akçe.”
 
Adam der: “Etme Hoca’m, ardı arası hindi!
Hele söyle bakalım; nedir ki, bunun fendi?”
 
-“Söz gümüş, sükut altın” demiş atalarımız,
Çok konuşmak değil mi bizim hatalarımız?
 
Zaman zaman kabarır, zaman zaman eşinir,
En büyük marifeti; düşünür bey, düşünür!”
 
Hoca haklı çıkmıştı, ilmin değeri varken;
Aklıma çok şey geldi, Hoca’mızı anarken.
 
Alimler meçhulümüz, ilim bize olmuş sır;
Düşünce kelepçeli, olmuş maddeye esir!
 
Hindi noel kurbanı, bülbül susmuş, gül üşür;
Papağanlar konuşur, saksağanlar gülüşür.
 
 

Yorumlar - Yorum Yaz