SOKAK RÖPORTAJI

Kameraman arkadaşım Cem’le birlikte çok iyi bir ekip olmuştuk. Bir süre haber kovaladıktan sonra sokak röportajları yapmaya başladık. Genellikle benim belirlediğim bir konuda insanlara mikrofon uzatıyorduk. Aldığımız cevaplar hem bizi hem de izleyicileri eğlendiriyordu. Bu röportajlar çok tuttu. Ana haber bülteninde yayınlanmaya başladı. Her şeye burun kıvıran şefimiz bile yaptığımız işi beğeniyordu. Bizi kendi halimize bıraktı diyebilirim. Zırt pırt telefon açıp “Şu haber ne oldu, bu haber ne oldu?” diyen yoktu. Halimizden memnunduk.
O gün adalet konusunda röportajlar yapmayı planlamıştım. Her gün olduğu gibi arabama binip Cem’in evine doğru sürdüm. Cem elinde kamerayla beni bekliyordu. Onunla havadan sudan konuşmaya başladık. Ben günü gençlerin takıldığı mekânlarda geçirmek istiyordum. Gençler sorularıma gerçekten bomba cevaplar veriyordu. Cem laf arasında:
-“Cansu bugünkü konu ne?” diye sordu.
-“Adalet.” dedim. Yorum yapmadı. Arabayı park edip kafelere doğru yöneldik. Millet dışarıdaydı. Masalardan rastgele birine yöneldim. Bir kız ve oğlan oturuyordu:
-“Merhaba” dedim. Kamerayı görünce hemen toparlandılar. Kız saçlarını düzeltmeye çalıştı. Oğlan:
-“Merhaba” dedi.
-“Adalet hakkında ne düşüyorsunuz?” dedim. Delikanlı şaşkın şaşkın yüzüme baktı:
-“Efendim.” dedi. Soruyu tekrarladım. Delikanlı:
-“İlk defa duyuyorum o da ne?” dedi. Bu defa şaşırma sırası bendeydi.
-“Adaleti daha önce duymadınız mı?”
-“Yo, hayır hiç duymadım.” dedi. Kız arkadaşına dönüp:
-“Sen duydun mu?” dedi. Kız da “hayır” anlamında başını sağa sola salladı. Ne diyeceğimi bilemedim.
-“Teşekkür ederim.” deyip masadan ayrıldım. Başka bir masaya yöneldim. Arka tarafta oturan iki erkek gözüme ilişti. Cem’e:
-“Şu tarafa gidelim.” dedim. Gençlere mikrofon uzattım:
-“Arkadaşlar merhaba.”
-“Merhaba.”
-“Adalet hakkında ne düşünüyorsunuz?” dedim. Gençler hiçbir şey anlamamış gibi birbirlerine baktılar.
-“Ne hakkında?” dedi bir tanesi.
-“Adalet” dedim. Yine birbirlerinin yüzüne baktılar.
-“Abanet?” dedi diğeri.
-“Hayır adalet.” dedim.
-“Hiçbir fikrim yok.” dedi birisi. Diğeri
-“Benim de yok” dedi.
-“Peki teşekkürler, gel Cem.” dedim. Masadan uzaklaştık. Cem’e dönüp:
-“Nasıl bir yere geldik biz? Başka bir yere gidelim bari.” dedim. Cem:
-“Gel karşıya geçelim.” dedi. Karşıdaki kafeye geçtik. Bizi bir garson karşıladı:
-“Buyurun efendim.”
-“Birkaç kişiyle röportaj yapacağız. Sıkıntı olmaz değil mi?” dedim.
-“Rahat olun.” dedi. Tam masalardan birine yönelecekken garsona döndüm:
-“Senle başlayalım.” dedim.
-“Olur.” dedi. Cem hemen çekmeye başladı.
-“Adalet hakkında ne düşünüyorsun?” dedim.
-“Ondan kalmadı ama oralet var isterseniz.” dedi. Bir an kamerayı unutup:
-“Ne saçmalıyorsun sen?” dedim.
-“Açsanız omlet de yaptırırım.” dedi.
-“Ne diyorsun oğlum sen?” dedim.
-“Patron hiçbir şeye yok demeyin, olanları tavsiye edin, dedi. Ne yapayım?” dedi.
-“Gel Cem gel.” dedim. Masalardan birine gittik. İki genç erkek oturuyordu.
-“Merhaba, bir şey sorabilir miyim?” dedim.
-“Tabii sorabilirsiniz.” dediler.
-“Adalet hakkındaki düşüncelerinizi sorsam...” dedim. Biri hemen atladı:
-“Çok önemli bir konuya değindiniz gerçekten.” dedi. İçimden “Çok şükür.” demiştim ki delikanlı:
-“Adaleleri geliştirmek lazım. Bunun için de spor ve iyi beslenme şart. Protein tozları çok faydalı oluyor. Bakın benim her tarafım adele.” Kendimi kaybedip bağırdım:
-“Ben onu mu soruyorum size?” Diğer delikanlı:
-“Oğlum ne anlatıyorsun sen? Sana onu mu soruyorlar?” dedi.
-“Lütfen siz konuşun.” deyip mikrofonu diğerine uzattım:
-“Siz arkadaşımın kusuruna bakmayın, soruyu anlamadı. Ben hem sesini hem de performansını çok beğeniyorum. Sent my Love favorimdir bu arada.”
-“Sen ne anlatıyorsun?” diye çıkıştım. Delikanlı gayet sakin:
-“Adele. Adele Laurie Blue Adkins, İngiliz şarkıcı.” Sinirden saçlarımı çekiştirmeye başladım.
-“Cem yürü şuradan bir gidelim.” dedim. Kafeden çıkarken bizi girişte karşılayan garson:
-“Güle güle efendim” dedi. Yüzümden ateş çıkıyordu.
-“Bize bir su versene sen.” dedim. Hemen çıkıştaki sandalyelerden birine oturdum. Cem de karşıma oturdu. Garson suyu getirdi yarısına kadar içtim. Geri kalanını başımdan aşağı döktüm. Cem:
-“Cansu iyi misin sen?” dedi.
-“İyiyim iyiyim, kalk gidelim.” dedim. Su parasını ödeyip çıktık. Cem ilerideki bir kafeyi gösterdi.
-“Kafe istemiyorum. Caddenin sonundaki parka gidelim.” dedim.
Parkta köpeğini gezdiren bir teyzeyle karşılaştık, kadın bize başıyla selam verdi. Hemen mikrofonu uzattım.
-“Teyzeciğim bir soru sorabilir miyim?” Kadın çok kibar şekilde:
-“Elbette sorabilirsiniz canım.” dedi.
-“Adalet hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?” dedim.
-“Ah yavrucuğum hiçbir şeyin tadı kalmadı artık. Eskiden böyle miydi?” Bir an umutlandım:
-“Eskiden nasıldı teyzeciğim?”
-“Eskiden her şey çok güzeldi. Komşuluk vardı, samimiyet vardı?”
-“Adalet?”
-“Hangi birini söyleyeyim, kız istemenin âdeti ayrı, nişanın ayrı, düğünün ayrıydı. Doğumun, ölümün bile âdetleri vardı. Mesela ben nişanlıyken oğlan evinden getirilen koç kınalı değil diye az daha nişanı atıyorduk.” Ben adalet diyordum, kadın eski âdetleri anlatıyordu.
-“Cem kapat kamerayı.” dedim. Ağzıma geleni söyleyecektim kadına. Yaşına hürmeten sustum.
-“Tamam, teyze teşekkürler.” dedim. Parkta yürümeye başladık. Sinirlerim iyice bozulmuştu. Bankta oturan yaşlı bir adam gördüm. Yanına yaklaşıp mikrofonu uzattım:
-“Amca bir soru sorabilir miyim?”
-“Sor kızım?”
-“Amca adalet ne demek biliyor musun?” Yaşlı amca kendinden emin şekilde:
-“Kızım biz eski toprağız, bilmez olur muyum?” dedi.
-“Nedir amca?”
-“Atalet demek tembellik demektir, evladım. Gençler bilmez.”
-“Adalet diyorum amca adaleet!”
-“Ben de aynı şeyi söylüyorum kızım atalet.” Sinirden ellerim titremeye başladı.
-“Cem ne olur beni şu parktan çıkar.” dedim. Cem koluma girdi. Parktan çıktık. Kimseyle röportaj yapacak halim kalmamıştı ama elim boş dönmek istemiyordum.
-“Şu büfeye soralım.” dedim. Büfeciye mikrofon uzattık.
-“Merhaba adalet…” dedim. Adam sözümü bitirmeme izin vermeden:
-“Uzun mu, kısa mı?” dedi.
-“Ne uzun mu kısa mı?”
-“Parlement” En okkalısından bir küfür dilimin ucuna kadar geldi, yuttum:
-“Su ver sen, su!” dedim. Dışarıdaki dolabı gösterip:
-“Şuradan al dedi.” 1 litrelik bir su aldım, başımdan aşağı döktüm. Cem koluma girip beni kaldırıma oturtmak istedi.
-“Oturmayacağım Cem.” dedim.
-“İyi değilsin.” dedi.
-“İyiyim ben.” dedim. Sokak aralarına doğru yürümeye başladım. Bir dönerciye selam verip:
-“Adaletin ne olduğunu biliyor musunuz?” dedim.
-“Bir uzak doğu yemeği değil mi o?” dedi.
-“Yok Arap yemeği!” Dedim.
-“O zaman arka sokakta Suriyelilerin geldiği bir lokanta var oraya sorun.” dedi. Mikrofonu adamın üzerine fırlatacakken Cem kolumu tuttu. Beni oradan uzaklaştırdı. Yol boyu karşımızdan gelenlere adaleti sordum. Birisi:
-“Kusura bakmayın hiç duymadım.” deyip gitti. Bir başkası:
-“Çocukluğumda evimizin bahçesinde çok olurdu. Toplar salatasını yapardık.” dedi. Birisi:
-“Dini bir şey mi o? Ben ateistim bilemiyorum.” dedi. Biri de:
-“Vanuatu’nun başkenti” demesin mi? Büyük okyanusta bir ada ülkesiymiş. Adam Vanuatu’yu biliyor, adaleti bilmiyor. Allah’ım sen aklıma mukayyet ol. Yorulduk, acıktık. Cem iki sandviç alıp geldi. Bir köşeye çekilip yemeye başladık. Ben sürekli kendi kendime söylenip duruyordum. Cem:
-“Cansu bir şey soracağım ama kızma.” dedi. Başımı ona doğru çevirdim:
-“Sabahtan beri neden adalet, adalet deyip duruyorsun? Bir anlamı var mı bunun?” dedi. Ağzımdaki lokmayı yutamadım, boğazıma durdu. Nefes alamadım. Cem tıkandığımı fark etti. Sırtıma yurdu. Sonunda lokmayı yutabildim.
-“Sen de mi bilmiyorsun adaleti Cem?” dedim.
-“Yok valla bilmiyorum.” dedi. Sinirlerim bozuldu, kendi kendime gülmeye başladım:
-“Bu kamera şakası. Kesin kamera şakası. Cem bu senin başının altından çıktı değil mi anlamalıydım. Tabii ya kesin kamera şakası.” Cem bön bön yüzüme bakıyordu.
-“Ne şakası Cansu? Bir anlamı var mı bu adaletin?” dedi.
-“Elbette var Cem. Sahiden adaletin ne olduğunu bilmiyor musun?”
-“Senden duydum. İnsanlara anlamsız bir şey sorup tepkilerini çekiyoruz sanıyordum ben.”
-“Cem ciddi olamazsın.”
-“Çok ciddiyim. Merak ettim doğrusu, ne demek adalet?”
-“Adalet mi?”
-“Evet adalet”
-“Adalet demek şey demek...”
-“Ne demek?”
-“Oralet mi dedin sen?”
-“Yok adalet dedim.”
-“Ne demekmiş ki o?”
-“Ben de sana soruyorum.”
-“Asıl ben sana soruyorum.”


Yorumlar - Yorum Yaz