ESKİ TÜRKÇE KELİMELER SÖZLÜĞÜ

Yurdun dört bir yanında 30 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldum. Kendimi meşgul edecek bir uğraş ararken artık kullanmadığımız veya anlamı değişmiş kelimeleri derlemeye karar verdim. İşe başladıktan sonra çok güvendiğim Türkçe bilgimin, cümlenin ögeleri, isim, sıfat, zamir, zarf, ek, kök gibi temel bilgilerden ibaret olduğunu anladım. 
Eksiklerimi tamamlamak için cilt cilt kitap okudum, notlar aldım. Derlemeye başladım, kısa sürede kelimeleri kaydettiğim fihrist doldu. Elde ettiğim malzeme tahminimin çok üzerindeydi. Sırada kelimeleri tek tek ele alıp anlamlandırmak vardı. 
Bu iş için neredeyse tüm günümü harcamama rağmen çok yavaş ilerliyordum. Bazı kelimeleri anlamlandırmak için kütüphane kütüphane dolaşmak gerekiyordu. Tamamladığım her bir kelime beni çalışmanın içine içine çekiyordu. Bu yüzden istesem de çalışmayı elimden bırakamıyordum. Aylar yıllar geçti, çalışmanın hacmi arttıkça arttı, ortaya bir sözlük çıktı. Önceleri, derlediğim kelimeleri yayımlama gibi bir amacım yoktu. Çora çocuğa hatıra kalır diye düşünüyordum. Fakat artık elde ettiğim malzemeden herkesin istifade etmesi gerektiğini düşünüyorum. Sözlüğe “Eski Türkçe” ismini vermemin sebebi, Türkçenin dönemleriyle ilgili değildir. 
Bugün kullanmadığımız her kelime bence eskidir. Ayrıca kökeni hangi dil olursa olsun, bir kelime atasözlerine, deyimlere kadar girmiş ve halkın malı olmuşsa o kelime Türkçedir. Okuyucuların bu amatör çalışmayı 30 yılını bu memleketin çocuklarına vermiş bir emekli öğretmenin ilmi birikiminden ziyade tecrübelerinin ürünü olarak okumalarını dilerim.
 
ADALET: Resmi dil, günlük dilden farklı bir gelişim süreci izler. Daha çok resmi belgelerde, kanunlarda kullanılan bu dil, günlük hayatta kullanmadığımız pek çok kelime ihtiva eder. Bu kelimelerden birisi de “adalet”tir. Bu kelimenin anlamını hukukçuların bilmesi gerekirken maalesef onlar da bilmemektedir. 
Benim gitmediğim kütüphane, sormadığım hukukçu kalmadı. Kimse adaletin ne olduğunu bilmiyor. Yalnız bizim mahallenin berduşu Şarapçı Ziya’nın söylediklerini yabana atmamak gerekir. Bir parkta karşılaştığımız Ziya ile aramızda geçen konuşmayı aynen naklediyorum:
-“Hocam ne düşünüp duruyorsun anadın mı?”
-“Ziya kafam kazan gibi git başımdan!”
-“Al iç kafanı güzelleştirir.”
-“Ziya çek şunu!”
-“Anlat babacım derdini, çare bulalım.”
-“Ziya git başımdan!”
-“Hocam benden sır çıkmaz merak etme.”
-“Anlatayım Ziya anlatayım! Adalet kelimesinin anlamını araştırıyorum. Kimse bilmiyor.”
-“Babacım bu muydu derdin? Ben biliyorum.”
-“Nedir, çabuk söyle Ziya?”
-“Hukukun simgesi yok mu? Bir karı var elinde terazi tutuyor anadın mı!”
-“Evet, evet.”
-“Ha işte Adalet o zillinin adı be kardeşim.”
-“Sen nereden biliyorsun?”
-“Adalet, Beyoğlu’nda Maksi Pavyon’da çalışırdı. Ne paralar kaybettim ben orada. Ben bilmeyeceğim de kim bilecek. Yalnız o âlemde Adaleti, Okşan olarak bilirler. Filinta Ziya dersen o da beni tanır. Ah ulan Adalet ah!”
-“Ziya kaybol gözüm görmesin seni.”
 
AŞK: Eski Türkçede farklı cinsten iki kişinin birbirine ölümüne bağlılığını ifade eden bu kelime günümüzde anlam değişmesine uğramıştır. Mecnun’un Leyla’ya, Ferhat’ın Şirin’e, Kerem’in Aslı’ya beslediği duygu aşktır. 
Aşk, iki kişinin bugün birbirini, yarın başka birilerini öbür gün daha başka birilerini beğenmesini ifade etmektedir. Kimi çevrelerde kullanılan “aşk yaşa-” deyimi ise nikâhsız birliktelik anlamına gelir. Örnek verecek olursam Mecnun’un, Leyla ile bir süre çıktıktan sonra Ferhat’tan yeni ayrılmış olan Şirin’le çıkmaya başlaması, daha bir ay geçmeden onu bırakıp Aslı’yla Aslı’yı da bırakıp Merve’yle sonra da Ayça’yla çıkmaya başlaması bugün “aşk” olarak adlandırılır. Tabii bu arada Ferhat, Leyla ile; Kerem, Şirin’le; Kamber, Ayça’yla; Tahir, Merve’yle aşk yaşayabilir.
 
devam edecek

Yorumlar - Yorum Yaz