İbrahim Eryiğit: Ankara’da mutedeyyin ailelerin çocuklarına matematik derslerinin yanında “Şiir matematikten ne anlar?” konulu seminerler verdiğini, tutmuş olduğu büronun aylığını dahi karşılamayacak hale gelince büroyu kapattığını biliyoruz. Şimdilerde hece ya da gece şiirine kafa yorduğunu söyleyenler var. Eskiden dergilerde sık sık şiirlerine yazılarına rastlardık ama kime küstü, kim küstürdü de sosyal medyadan bile uzak yaşamaya başladı bilmiyoruz. Görenlerden haber vermesini rica ederim.
Burhan Sakallı: Kırağı Şiir Dergisi ile şiirde depara kalktıktan sonra iki dönem Odunpazarı Belediye Başkanlığı yaptığı dönemlerde şiire ara vermişti. Başkanlığa ara verdiği dönemde tekrar şiire dönmüştü. Beş yıl aradan sonra tekrar Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu. Şiir kitabı yine başka bahara kaldı. Şehre şairin eli değsin, şiir bir başka baharda tekrar tomurcuk döker.
Halit Yıldırım: On9 numaralı şehirde tarım il müdürlüğünde mühendislik yaparken edebiyat fakültesini de arada okuyup bir diploma sahibi daha oldu. Şiir yazarken arada besteler de yapıyor. Başkente tayin yaptırmak için siyasilerin etrafında sekiz çizmek istiyor ama ağır cüssesinden bu işi beceremiyor. En son görüşmemizde öykü yazdığını söylüyordu. Ben de bir kaç hikayesini okudum ama öyküye benzetemedim. Hikayeyi mi öykünecek, öyküyü mü hikayeden yazacak karar aşamasına gelir birgün.
Hanifi İspirli: Evkaftaki memuriyetine Erzurum’da bir belediyede belediye başkan yardımcısı olarak devam ettiğini duyduk. Kaç kez belediye başkan aday adayı oldu bilmiyoruz. Bu seçimlerde de aday adayı oldu mu onu dahi bilmiyoruz. Erzurum’da Hüma isminde bir edebiyat dergisi çıkarmaya başladı. Hüma yükseklerden seslenerek sunaları besleyeceğe benziyor.
Hasan Akçay: Şanlıurfaya geldiğinde saçlarına kırağı dahi düşmemişti. Denemenin, şiirin akademisyenliğin hakkını vererek emekliliğe ayrılıp ayrılmamak arasında gidip geliyor. Yazları bir ay Araklı’da diğer zamanlar da ise Şanlıurfa’nın yazın şanlı sıcaklarında kemiklerini ısıtmaya devam ediyor. En son Ardahan’da Türkgözü sınır kapısından Gürcistan’a geçtiğini haber aldık. Muhtemelen oradan da Batum üzerinden Trabzon’a gitme ihtimali yüksek. Öğrencilerinin meraklandığını birisi bildirsin.
İlker Gülbahar: Mersin’den akdeniz ikliminin karasal iklimle buluştuğu Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine tayin olunca yarpuz toplamaya çıktığında aklına birden bire dergi fikri gelmiş olmali ki, siz bu satırları okuduğunuzda, Halil Demir, Ahmet Süreyya Durna ve Haşim Kalender ile birlikte Yarpuz edebiyat dergisinin ilk sayısını çıkardı.
Kısmet Keven: Arkadaşlarının kahve fallarına bakarak birden bire hastrolog olup çıktı. Hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi varken ani bir kararla sigaya çekildi. Birkaç kez aradıktan sonra gönülsüz olarak telefonumuza cevap verebildi. “Fesbook hesabı açtım, ne kadar yavşak varsa arkadaşlık teklifinde bulundular. Evli olduğumu söylememe rağmen yine beni sözle taciz etmeye devam ettiler. Bu yüzden biraz kendime çekilmek istiyorum. Çocuklar üniversiteyi kazanıncaya kadar okurlarımlardan uzak kalacağım.” deyip kaybolmaya çıktı.
Mustafa Balcı: Bir yandan yazları Bergama’ya incir yetim sıcakları gelip gelmediğinin haberini soruşurken, diğer yandan da akademisyenlikte bir üst kademeye sıçramak için çalışmaktan bitap düştüğü haberlerini alırken, bir de duyduk ki prof olmuş. İçinden “Unumu eledim eleğimi astım, artık teşvik için makale bile yazmam.” deyip yan gelip yattığı duyumlarını alıyoruz. Ben de Ali Galip Katırcı’nın yalancısıyısım. O daha fazlasını söyledi de buraya yazmak ayıp olur diye yazmadım.
Nurullah Ulutaş: Üniversite öğrenciliği yıllarında şiirle içli dışlı olduğunu biliyorduk. Son zamanlarda Hece Taşları şiir dergisinde birkaç şiiri ve söyleşisi yayınlandı. Bir de yeni duyumlarımız arasında şöyle bir olay var: Turgay Nar Tiyatrosu, kitabın adı aynen böyle. Bıldır bu zaman çıkmış. İçinde ne yazar bize göre rol var mı bilmeyiz. Son bir yıldır yurtdışında çektirdiği pozları göremiyorduk, demek ki kitaba yoğunlaşmış. Bize de okurlu olsun, oynayanı bol olsun demek düşer. Ayrıca eli değmişken bir de Fatih Portakal kitabı yazar mı diye de meraklanıyoruz. Prof. olunca ununu eleyip eleğini asmaz inşallah!
Selçuk Küpçük: Şiiri bir kenara bırakıp önce “Tebessüm Provaları”nı yaptıktan sonra Adem Turan abisi “Artık Kuşlarını Uçur” dedi o da uçurdu. Özgün bir sanatçı oldu ama hayranları elli elin parmaklarını geçmedi. Ara sıra proğramlara çıkıyor ama şiiri bir kenara bıraktı. En çok müzik üzerine yazılar yazıyor. Biraz da şiir kuşlarını uçarsa fena olmayacak.
Şaban Abak: Yıllar önce “şiir bekar işi” derdi. Hakketen de öyle mi ne? Kaç yıldır dergilerde şiirlerine rastlamıyoruz. Geçenlerde bir arkadaş aradı: “Abi ‘ta ortaasyadan beri sususuz, çalkala doldur’ şiiri kimin?” dedi. Aklıma Şaban Abak geldi. Bir işportacı şiiri daha yazacak diye bekliyoruz.
Yasin Mortaş: Her gün ruhu biraz daha inceliyor. Bu incelik yüzünden memurluk yapmaktan bıkıp emekliye ayrıldı. Şiir yazmadığı gün olmaz. En az on kitaplık şiiri olmasına rağmen hâlâ Güvercin Vadisi Şiirleri kitabından başka bir kitabı ışık yüzü görmedi. Geceleri şiirle, gündüzleri fotoğrafla doldurmaya devam ediyor. Şiiri şiir, fotoğrafı fotoğraf. Sağlığı yerinde şehirde yaşar ama şehrin caddelerini sokaklarını bilmez. Kahramanmaraş’ın hangi dağını sorsanız hangi ağaç ve çiçeklerin yetiştiğine kadar şiir gibi yaşayarak anlatır. Fotoğrafa şiir kadar, şiire fotoğraf kadar emek harcamaya devam ediyor.