MAHALLENİN DİZİSİ

Mahallenin ablası Hayriye Hanım o gün tüm komşuları başına toplayıp çay partisi veriyordu. Çay partisi bahaneydi aslında. Zira akşam seyrettiği dizi filmde Khushi Kumari Gupta ile Arnav Sing Raizada’nın son durumları hakkında kritik yapmak asıl amaçtı.
Çaylar demlenmiş, Bakkal Murtaza’dan getirtilen çekirdekler servis edilmişti. Bu arada bizim Afacan Hayri de Erman Toroğlu’nun “Oynat bakalım Uğur” repliğine nazire, nöbetçi kameraman olarak babaannesinin yanında hazır kıta bekliyordu. O da televizyonu internete bağlayıp babaannesinin komutuyla diziyi tekrar seyrettiriyor, bazı yerleri geri sardırıyor, tekrar izletiyor, bazı bölümleri atlatıyordu.
Hayriye Hanım’ın bu sayede bayağı taraftarı vardı. Ama rakibi de... Rakibi ise Zilli Raziye iki arka sokakta oturur, o da tıpkı Hayriye Hanım gibi başına kendine göre kadınları toplar, çekirdek çitleyerek hastası olduğu Çocuklar Duymasın isimli diziyi izler ve yorum yapardı. Eh Hayriye torununu alıp kameramanlık yaptırır da o yaptıramaz mı? O da kızı Sibel ile aynı işi halletmişti. Bir de kocasına 150 ekran kocaman bir HD TV aldırmıştı. Kendinden uydulu, internet bağlantılı. Şimdilik bir adım öndeydi Hayriye’den ama Hayriye taraftar olarak birkaç kadın daha fazlaydı ondan.
Ha az kaldı unutuyordum. Hayriye Hanım daha çok kaynanalara hitap ediyorken o da gelinleri çekmişti safına. E ne de olsa gençti bir kere. Çocuklar Duymasın’ın Meltem’ine özenir, saçlarını onun gibi düzleştirir, sarıya boyatır, evin içinde topuklu terlikle gezerdi. Ha maharetliydi aynı zamanda. Sırf kadınları kendine çekmek için şehirde bir kuaförün yanında bedava çalışıp saç, boyama, saç kesme, makyaj gibi bilumum sosyete hünerlerini bellemişti. Boyasını getiren kadınların saçlarını Meltem gibi boyar, onun kesimi gibi keserdi. Az da terzilik vardı bu arada. Hemen basmadan, pazenden daracık streç pantolonlar kesiverir iki dakikada dikiverirdi. Her ne kadar allı güllü streç pijamalarla komik olsalar da kendilerinin bu şekilde cazibe kazandıklarını zannederlerdi.
Bu çekişmenin arkasındaki erkekler ise köyün muhtarlık seçimleri nedeniyle birbiriyle çekişmeli olan Ramazan Ağa ile Üsülü Kâhya lakabıyla çağrılan Muhtar Hüseyin idi. Ramazan Ağa birkaç dönem yaptığı muhtarlığı bu defa Üsülü Kâhya’ya birkaç oy ile kaptırmıştı. Oysa her ikisi de Cin Hacı sülalesinden idi. Bir dönem önce aza iken özellikle Zilli Raziye’nin ağır tahrik ve baskısıyla aday olmaya zorlanan Hüseyin hiç de umudu olmadığı halde kendini muhtar buluvermişti.
İşin sırrı da tabi tüm evlerdeki gelinler ve gelinlik kızlar Zilli Raziye’nin akıl almaz desiseleri sonucu ikna olmuşlar ekserisinin kocalarını benzer metotlarla ikna etmeleri ile bu sonuç gerçekleşmişti. Şu anda köyün kaderi ve idaresi görünüşte erkeklerin elinde gibi dursa da perde arkasında bu iki kadının yani Hayriye ve Raziye’nin iki dudağı arasına sıkışmıştı. Raziye’nin taraftarları azdı ama etkiliydi. Zira büyük kadınlar ve eke kaynanalar Hayriye’den yana olsalar ve hatta gelinlerine onun yanına gitmemeleri konusunda baskı yapsalar da sonuçta çoğunun kocası ölmüş dul kadınlardı. Gelinler ise kocalarını bir anda mum gibi ediveriyorlardı. İki surat asıp, başım ağrıyor, hastayım deyip sırtüstü yatağa uzanınca tüm aş, ekmek, mal, davar işleri bir anda kaynananın boynuna biniyor, akşam da herife sırtını döndü mü tamam…
Yani Şener Şen’in Şalvar Davası filmi bizzat yaşanıyordu köyde. Ama bir farkla burada diğer başrolü oynayan Hayriye acımasız, eli sopalı bir kaynanaydı ve kaynanaları da o şekilde eğitiyordu. Gelin ikide bir zırt pırt hasta mı oldu? Hemen başlıyordu, -“Eh garıla, accik kafenizi çalıştırıverin gari. Oğlancıklarınızı evirivermeye kalkıverin. Bak nasıl yola geleyo o zillile”
-“Çekcen okleveyi, iki döncen gelinin kabelerine, bak nasıl kakıveriyolar işe güce.” gibi.
Fakat Raziye daha fettan idi. Hayriye ne zaman karıları başına toplasa tam filmin yarısında köyün şalterlerini indirtiveriyordu bekçiye, toplantı da hemencecik dağılıveriyordu.
O gün Hayriye’nin toplantı günüydü ve tam Arnav ile Kuşi’nin önemli sahnelerini tekrar izlerlerken elektrikler kesilivermişti. Hayriye’nin kan beynine sıçramıştı. Hemen odanın ortasındaki sehpanın üzerine çıkıp haykırdı.
-“Karıla, bu zillinin yaptığı kırkı geçivedi gari. Suscek miyiz? Böyle iki eli koynunda oturcek miyiz?”
Evdeki kadınlar da gaza gelmişlerdi. Hep bir ağızdan haykırdılar:
-“Hayer, asla”
İşte olan o anda oldu. Ellerine kürek sapı, çalgı süpürgesi, oklava, süye, beşon, nodul ne buldularsa kapan kadınlar dayandılar Zilli Raziye’nin kapısına. Olanlardan habersiz ahırda inekleri yemleyen Raziye bu gürültü ne diye ahırdan çıkması ile kadınların saldırısına uğramıştı.
Gözlerini açtığında kendini hastanede bulan Raziye’nin başında iki polis, cumhuriyet savcısı, kaymakam, başhekim ve kocası Muhtar Hüseyin bekliyordu. Az sonra olayı duyan ilçenin tek internet haber gazetesi Yörehaber muhabiri Aylak Cemo flaşları birbiri ardına patlatıvermişti. Polisin müdahalesi ile Cemo dışarı çıkarılmış ve Raziye’nin ilk ifadesi alınmıştı. Raziye özellikle Hayriye’den şikâyetçi idi. Zira başında sekiz on dikiş olduğu gibi bir kolu, beş kaburgası ve sağ ayak tarak kemiği kırıktı. Gözünün birisi de şişmiş ve morarmış, sağ kulağında üç dört ısırık kesiği ve vücudunda çürükler vardı.
Savcı:
-“Raziye Hanım, köyün elektriklerini bekçiye kestirdiğiniz hakkında iddialar var. Kadınlar size bu yüzden saldırmışlar. Siz bunu sık sık yapıyormuşsunuz. Doğru mu?” diye sordu.
Raziye yemin billah öyle bir şey olmadı dedi ve o gün bekçi ile kocasının orman kesimi nedeniyle dağda olduklarını söyledi. Tabii yapılan tahkikat sonunda gerçek anlaşılmıştı. Gerçekten de elektrikler genel bir arıza yüzünden kesilmişti. Arıza giderilince de gelmişti.
O esnada kaymakamın şoförü içeri grip kaymakama cep telefonundan bir şeyler gösterdi. Kaymakam bir anda sapsarı kesildi ve yüksek sesle okumaya başladı.
“Yaylacık Köyünde TV Dizisi Savaşı
Yaylacık Köyünde geçtiğimiz seçimde muhtar seçilen Hüseyin Yayla’nın eşi Raziye Yayla’nın Çocuklar Duymasın dizisindeki Meltem karakterine hayranlığı pahalıya mal oldu. Aynı dizide rol alan Haluk karakterine âşık olan eski muhtar Ramazan Yayla’nın eşi Hayriye Yayla, Haluk’tan kıskandığı Raziye’yi darp etti. Komalık olan Raziye’nin hayati tehlikesi devam ediyor. Olay bir anda köydeki siyasi çekişme ile özdeşleştiğinden halen köyde eski ve yeni muhtar taraftarları arasında yeni bir kavga bekleniyor. İlçe jandarma komutanlığı bölgeye asker sevkiyatı yapmak hazırlığı içinde. Köyü ikiye bölen dizinin kaymakam tarafından köyde izlenmesinin yasaklanması bekleniyor. Dizinin yapımcısı ile yaptığımız görüşme sonucu önümüzdeki günlerde dizideki Meltem Hanım rolündeki sanatçının önümüzdeki günlerde ilçemize geleceği tahmin ediliyor.”
O esnada telefon çaldı. Kaymakam bu defa kıpkırmızı oldu. Eli ayağa birbirine dolaşmış bir halde önünü ilikleyip telefonu açtı.
-“Buyurun Sayın Valim”
-“…”
-“Haberim var efendim. Hastaneye intikal ettim efendim.”
-“…”
-“Köyde gerekli tedbirler alındı efendim.”
-“…”
-“Emredersiniz efendim. Sizi ilçe merkezinde bekliyorum efendim.”
Elinden telefon düşen kaymakam “Yaktın beni Cemo!” diyerek yanındaki sandalyeye külçe gibi yığıldı. Başhekim telaşla bağırdı:
-“Hemşire çabuk kaymakam beyin tansiyonunu ölç!”


Yorumlar - Yorum Yaz