Elinde bastonu başında fesi,
Susada bir nine rastgeldi bana,
Selâm verdim aldı, kısılmış sesi,
“Abavv guzuum” dedi, söylendi bana.
Bastonu karnına çekdi yaslandı,
Baş aşağı süzdü gözü yaşlandı,
Bir “ahh!!!” çektii yaşlılıkdan sızlandı,
“Dizde sızım” dedi, söylendi bana.
Dedi: “Yavrım sen kimlerden olursun?”
Ben de dedim: “Bak bakıyım bulursun.”
Dedi: “Zahar bir Allah’ın gulusun.”
“Görmez gözüm.” dedi, söylendi bana.
Belli ki hal hatır hoşuna gitti,
Yürüdü üç adım ileri gitti,
Sonra geri baktı, dermanı bitti,
“Yorgun dizim” dedi, söylendi bana.
Gayrı dedim: “Ben falanın oğluyum.”
“Örf âdete, anâneye bağlıyım”
“Sizin köyün yukarıdan, dağlıyım”
“Yandı özüüm” dedi, söylendi bana.
Bastonla şakadan yaptı zorunu,
“Vay sakalı boglu, ağa torunu”
Ben haz aldım, siz anlayın yorumu,
“Bu da nazım.” dedi, söylendi bana.
Keskendi vargüçle yaptı zavırı,
Dedi: “Görmem mola ben o gâvırı”
Ben susunca, değiştirdi tavırı,
“Yoosa guzuum” dedi, söylendi bana.
Bir “vahh!!!” çekti bitiverdi özeği,
Islak ıslak kirpiğinin süzeği,
Anladım kalmamış yolu, gezeği,
“Dadım duzum” dedi, söylendi bana.
Kaldırdı bastonu döndü o köye,
Kudreti yetmedi çıkan öfkeye,
Anladım ki dedem imiş hikâye,
“Yogdur çözüm” dedi, söylendi bana.
Bu gerçek sevgiyi aldım kaleme,
Dedem göçmüş idi öbür âleme,
Dedi: “Yavrım heç kimseye söyleme.”
“Gönül sazım” dedi, söylendi bana.
Karşılıksız sevda gelmiş nazara,
Kem göze uğramış gitmiş mezara,
Karşılaştık yol üstünde kazãra,
“Yürek sızıım” dedi, söylendi bana.
Bastona yaslandı büktü belini,
Ak göğsünde saklıyormuş gülünü,
Eğildim, nazikçe öptüm elini,
“Savul guzuum” dedi, söylendi bana.
Dedi: “Selâm eyle görürsen eğer”
“Öldü” desem ağlar, boynunu eğer,
Eskiden sevgiler böyleymiş meğer,
“Bir tek sözüm” dedi, söylendi bana.
Ayrıldı usulca baston elinde,
Kuşağı bağlıydı bükük belinde,
Keremî’den sohbet sazın telinde,
“Bahar, yazım” dedi, söylendi bana.