“Bu kadar aday olmaz kardeşim. Aralarında anlaşsınlar. Bizim bu seçimde Serinyurt’u kazanmamız lazım. Bunun yolu da tek aday çıkmasından geçiyor. Bana verilen talimat bu.”
-“Sayın vekilim anlaşmaya yanaşmıyorlar ben ne yapayım?”
-“O zaman bana bunların dışında çok düzgün bir aday bul.”
-“Öyle biri var da adam siyasete girmez.”
-“Sen onu benimle görüştür. Bu adamı aday edersek diğerleri yine aday olurlar mı?”
-“Bu adam aday olursa vatandaş zaten bundan başkasına oy vermez.”
-“Sen o zaman onu yarın bana getir. Hadi görüşürüz.”
İlçe Başkanı Mehmet Ağa kara kara düşünmeye başladı. Bu adamı nasıl ikna edip vekil ile görüştürecekti. Başına iş almıştı. Önce diğer aday adaylarını teker teker aradı. Adamlar Nuh diyorlar peygamber demiyorlardı. Herkes Şakir aday olursa ancak çekilirim yoksa ben çekilmem diyordu. Yapacak bir şey yoktu. O zaman bu akşam hep beraber gidip Şakir’i ikna edeceklerdi.
Akşam üç aday adayı, ilçe başkanı ve ilçe eşrafından iki kişi ile Şakir’in kapısını çaldılar. Şakir karşısındaki heyeti görünce şaşırmıştı. Misafirlerini buyur ederek büyük salona geçtiler. Sözcü olarak eşraftan Nuri Efendi konuşmaya başladı:
-“Şakir Bey, biliyorsun önümüzde bir seçim var. Malum bizler bu kez seçimi kazanmak istiyoruz. İlçemiz muhalefette kalarak bir hizmet alamıyor. Bildiğin gibi Arif, Yusuf ve Murtaza Beyler aday adayı idiler ama üçü de sen aday olur isen feragat edecekler. Sen dürüst, çalışkan, herkesin takdir ettiği bir adamsın.
Emekli olman, yüksek tahsilli olman, sülalenin geniş olması senin aday olman için yeterli. Zaten ilçe başkanımız olsun, il başkanımız olsun senin aday olmanı çok istiyorlar. Öyle değil mi Mehmet Ağa?
-“Vallahi yüzüne diye demiyorum. Bizim partinin aradığı aday kesinlikle sensin.” Şakir derin bir iç çekişten sonra yavaş yavaş konuşmaya başladı:
-“Bakın arkadaşlar sizinle aynı siyasi fikirdeyim ama ben politikayı pek sevmiyorum. Bu iş benim yapacağım iş değil. Böyle derken belediye başkanlığını yapamam demiyorum. Belki biliyorsunuzdur 80
ihtilalinde iki yıl okul müdürlüğü yaptığım Güzelyurt kazasında sıkıyönetim emriyle başkanlık yaptım. Çok iyi hizmetler yaptım ama arkamda askeriye vardı. Kimse karşı çıkamıyordu.” İlçe başkanı söze atladı:
-“Yahu bilmez miyim, zaten senin bu tecrüben bizi buna mecbur ediyor. Çok yarım kalmış işimiz var. İlçenin sana ihtiyacı var. Gel etme eyleme biz de sana yardımcı olacağız.”
-“Bakın bu işin il ayağı var, vekil ayağı var. Beni uğraştırırsınız.”
-“Yok valla sayın vekil de seninle acilen görüşmek istiyor. Hem de yarın.”
Ertesi gün vekilin ofisinde yapılan görüşmede Şakir Bey ikna edilmişti. Ama kendisine karışılmayacak, müdahale edilmeyecekti. Hatta İller Bankası’ndan ve diğer bakanlıklardan yardım sözü de verilmişti. Şakir Bey önce kendisine çekirdek bir kadro oluşturdu. Bu kişiler kasabanın aklı eren, ileri görüşlü kimseleri ile görüşme yaparak Serinyurt için acil bir eylem planı çıkardılar. Zaten sorunlar da üç aşağı beş yukarı Şakir Bey’in kafasında belirledikleri ile aynı gibiydi. İçme suyu hattının yenilenmesi ve yeni bir su kaynağı bulunması, il ile bağlantıyı sağlayan yoldaki gereksiz virajların düzeltilerek yolun genişletilmesi, komşu ilçeye olan bağlantı yolunun açtırılması, derelerin ıslahı, kasabada tarımla uğraşan insanlar için sulama suyu imkânlarının arttırılması, ilçede çok üretilen cevizlerin değerlendirilmesi için bir kooperatif kurularak burada cevizli sucuk imalatı ve iç ceviz paketleme ünitesi kurulması... Yine ilçe pazarlarının üzerinin kapatılması, dışarıdan gelen esnaf için küçük depolar yapılması, ilçenin üst kısmında bulunan Karadağ eteklerine bir gölet yapılması, kasaba içindeki yolların genişletilmesi ve gelişigüzel yapılaşmaya müsaade edilmemesi bunun için yeni bir imar planı yaptırılması… Gölet ve sulama suyu ile ilçenin ekonomisi canlanacak, yeni açılacak yol ile diğer ilçelerle bağlantı sağlanarak ticari ilişkiler geliştirilecekti.
Şakir Bey ayrıca her mahalleye bir park yapacaktı. Ayrıca Karadağ’daki orman alanlarının genişletilmesi için girişimde bulunacak, kasabaya bir de yüksekokul kazandıracaktı.
Derken seçimler gelmiş çatmıştı. Şakir Bey zoraki aday gösterilmenin avantajı ile kendi lehine adaylıktan çekilen Arif ve Yusuf Beyleri İl Genel Meclisi’ne aday göstermiş, Murtaza Bey’i de Belediye Meclisi’ne almıştı. Seçimlerde mevcut başkan Avukat Yaşar ile kıyasıya bir mücadele yaşansa da sandıklar açıldığında mevcut oyların yüzde 65’i Şakir Bey’e çıkmıştı. 9 kişilik Belediye Meclisi’nin 5’i Şakir Bey’in listesinden 4’ü de muhalefetten kazanmıştı.
Sıra icraat yapmaya gelmişti. Önce imar meselesi gündeme gelmişti. Yeni imar planı hazırlanırken bir anda istekler, rüşvetler, tehditler, şantajlar peş peşe patlamıştı. Kimi kendi arsasından yol geçirirse vururum diye tehdit salıyordu. Kimi açılacak çevre yolunun kendi tarlasının kenarından geçmesi halinde tarlanın değerleneceğini ve yapılacak daireler için yüzde on avanta vereceğini, kimi yeni yapılacak dükkânların ihalesinde kendisine kıyak geçilmesi halinde bir dahaki seçimde şartsız destek vereceğini söylüyordu.
Sonuçta tüm istekler dolaylı dolaysız olarak Belediye Meclisi’ne gelmişti. İktidar tarafı istekleri sıraladıkça muhalefet bu işte haksızlık var deyip karşı çıkıyordu. Son olarak oylamaya geçildiğinde bir kişi çekimser kalmış ve oylar eşitlenmişti. Kararı başkanın oyu belirleyecekti. Başkan muhalefetin lehinde oy verince ortalık bir anda karışıvermişti. Vekillerin araması, il başkanın devreye girmesi sonucu değiştirmemişti. İlçede başkanın parti değiştireceğine kadar konuşmalar almış yürümüştü.
İkinci toplantıya kadar geçen sürede ise bu kez muhalefet kesiminden başkana şirinlikler, üstü kapalı vaatler gelmeye başlamıştı. Sonuçta yapılan toplantıda bu kez muhalefetin talepleri oy çokluğuyla ret edilmişti. Bu gelgitler diğer toplantılarda da yaşanmaya başlayınca belediye meclis üyeleri ile iki partinin ilçe başkanları gizli bir toplantı düzenlediler. Toplantıya başkanın sadık yardımcısı Murtaza Bey çağrılmamıştı. Toplantıda başkanın kafasına göre idarecilik yaptığından, siyasi tekliflere sırt döndüğünden, yaptığı işlerin ne iktidarın ne de muhalefetin işine yaradığından dem vurarak bundan sonra başkana karşı ortak tavır almak üzere anlaştılar. Her meclis toplantısından önce her iki taraf talepleri kendi aralarında değerlendirip istedikleri şekilde meclis toplantısına getireceklerdi.
Bir iki toplantı bu şekilde geçip de başkana rağmen kararlar 8’e 2 şeklinde tezahür edince Şakir karşısında bir blok olduğunu anlamış bu işe çok canı sıkılmıştı. Kendisine verilen sözler artık yerine getirilmiyordu.
İlk olarak imar işlerini yürütecek şehircilik uzmanları ile gizlice görüştü ve durumu anlattı. Onlardan ilçeyi rahatlatacak tarafsız bir plan yapmalarını istedi. Sonuçta dediği gibi bir plan bakanlıktan da onaylanarak belediyeye geldi. Başkan imar planı doğrultusunda yeni yollar açmaya başlayınca kıyamet koptu.
İlçe başkanı soluğu hemen ilde almış ve il başkanına Şakir Başkan’la bu işin yürümeyeceğini, aksi takdirde tüm yönetimin istifa edeceğini söylemişti. Onu muhalefetle gizlice anlaşıp öbür partiye geçmek
ve seçimlerde öbür partiden aday olmak için zemin hazırlamakla suçluyordu.
İl başkanı durumu vekillere telefonla bildirmiş onlar da “Şakir Başkan’ı il disiplin kuruluna verin. Üç gün sonra il disiplin kurulunda sözlü savunmasını isteyin. Biz de bastıralım eğer tavırlarını değiştirmezse istifasını isteriz.” demişlerdi.
Durum telefon ile Şakir Başkan’a bildirildi. Şakir Başkan üç gün sonra il disiplin kuruluna katıldı. Toplantıda hakkındaki suçlamalara tek tek cevap verdi. Özellikle diğer partiye geçmesinin, hele hele ikinci defa aday olmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığını, çok zorda kalırsa direk belediye başkanlığından istifa edeceğini söyledi.
Bu son söz, parti yöneticilerini çok memnun etmişti. Sonuçta ya bu uygulamalardan vazgeçip parti yönetiminin istediği gibi davranması ya da başkanlıktan istifa etmesi istendi. Şakir Başkan: “İnandığım
doğrular adına istifa etmeyi uygun buluyorum. Ancak bunun için tek şartım var. İlçede bir halk günü tertip edeceğim. Sizi de davet ediyorum. Ben o toplantıda istifamı açıklarım.” dedi.
Bir hafta sonra başkan ilçede büyük bir halk meclisi topladı. Toplantıya il başkanı, vekiller, diğer ilçe
belediye başkanları ve yöneticiler davet edildi. Toplantı spor salonunda yapılıyordu. İlçe başkanı ve ardından Şakir Başkan birer açılış konuşması yaptılar. Sonra kürsüye il başkanı ve vekiller geldi. Partinin ülke genelindeki hizmetleri, il ve ilçelere yapılan hizmetlerden dem vuruldu. Sonra bu hizmet temposuna ayak uyduramayanlar, aldıkları sorumlulukları yerine getiremeyenler, beceriksizler, şaibeli işler yapanlar gereğini yapmalı gibi laflar ettiler. Bu söylemlerden halk pek bir şey anlamasa da ilçe başkanı ve yönetimi çok memnun olmuştu.
Şakir Başkan bu söyleme çok içerlemişti. Buradaki sorumsuz, beceriksiz, şaibeli diye tarif edilen kişi kendisiydi. Önceden kararlaştırıldığı gibi Şakir Başkan tekrar kürsüye gelecek, icraatlarını anlatacak ve
sonuna artık yoruldum diyerek istifa edecekti. Fakat o an Şakir Başkan bunlara meydanı bırakmamaya
karar verdi.
Kürsüye çıkınca nasıl ikna edilerek aday olduğunu, kendisine verilen sözleri bir bir anlattı. İcraatlarını tek tek açıkladı. Sonra salona dönerek: “Sevgili hemşerilerim yapılan bu icraatlardan memnun musunuz?” diye sordu. Salonda yıkılırcasına bir alkış koptu. İşleri görülmeyen ilçenin ileri gelen kodamanları kendi aralarında homurdanmaya başlamışlardı. Zira toplantının seyri değişmeye başlamıştı.
Şakir Başkan salondaki havanın lehine döndüğünü hissedince gönül rahatlığı ile kendisine yapılan tüm dalavereli istekleri, yapılan baskıları tek tek ve isim isim açıkladı. Her ismi açıklanan kızarıyor bozarıyor ve salonu milletin yuh sesleri arasında terk ediyordu.
Şakir Başkan: “İşte bunlar yüzünden bu gün burada sizin iradeniz hiç sayılıyor, sizin büyük teveccühünüzle seçtiğiniz başkanınızın kellesi isteniyor, istifasının isteniyor. Bu yüzden ben de şerefimle, onurumla istifa ediyorum.” deyince ortalık bir anda buz kesti. Parti yöneticileri soğuk terler dökmeye başlamışlardı. Halk şaşkın bir vaziyetteydi.
İlk şok geçince salonda bir gürültü koptu. Halk galeyana gelmiş “Başkanı yedirtmeyiz.” “Başkan bizi bırakma” diye tezahürata başlamışlardı. Tezahüratlar ilçe başkanı ve vekiller aleyhine dönünce salonda bir arbede yaşandı. Tabii arbedeyi ve halkın galeyanını yatıştırmak da Şakir Bey’e düştü. Kürsüye tekrar çıktı ve mikrofonu eline aldı:
“Allah’ın izniyle sizler böyle arkamda durduğunuz müddetçe beni hiç kimse, hiçbir baskı yıldıramaz. İstifa kararımdan vaz geçiyorum. Demokrasilerde tek güç sizin yani halkın isteğidir. Şimdi toplantıyı burada bitiriyoruz. Hepimiz ev sahibiyiz ve misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak töremiz gereğidir. Bizleri bu önemli toplantıda yalnız bırakmayan sayın vekillerimizi, il başkanımız ve yönetimini ve tüm misafirlerimizi kuvvetlice alkışlayalım.”
Vekiller şaşkın, il yönetimi şaşkındı. Dahası ilçedeki tüm siyasiler şoktaydılar. Kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşmüştü. Salonu acilen terk eden siyasiler Şakir Başkan’ın elini bile sıkmadan İlçeyi terk ettiler. Bu iş burada bitmemişti. Hemen Şakir Başkan hakkında bir dosya hazırlayıp genel başkana sundular. Bu adamdan kurtulmadıkları takdirde ilçeden tek oy çıkmayacağını da altına eklediler. Sonunda bekledikleri haber geldi. Genel merkezde bazı belediye başkanları hakkında bir toplantı yapılacaktı. Toplantıya genel başkan bizzat nezaret edecekti.
Genel merkezdeki toplantı salonuna sorunlu belediye başkanları ile o ilin vekilleri, il ve ilçe başkanları çağrılmıştı. Sabahtan akşama kadar savunmalar alındı tek tek. Akşam geç vakit sonuçların açıklanması için toplantı salonuna geçildi. Toplantı basına kapalı yapılıyordu. Ortam çok gergin idi. Hatta salonun girişinde bazı vekiller ile belediye başkanları arasında tatsız münakaşalar da yaşanmıştı.
Beklenen an gelmişti. Genel başkan salona girince bir alkış koptu. Genel başkan hemen kürsüye çıktı. Kısa bir genel değerlendirme sonucunda hemen mevzuya girdi. Kendisine gelen şikâyetlerin tek tek incelendiğini, bunun için sorunlu il ve ilçelere gizli müfettişler gönderdiğini, bunlardan gelen raporları bizzat kendisinin okuduğunu ve kurmaylarıyla değerlendirdiğini söyledi. Bu yüzden bazı arkadaşlarla maalesef yolların ayrılması gerektiğini belirtti. Nihai raporun okunması için kurmaylarından birisine talimat verdi.
O esnada salonda bir alkış koptu. Şakir Başkan, yan yana oturan il ve ilçe başkanı ile vekillere doğru baktı. O kadar coşkun alkışlıyorlardı ki yerlerinde duramıyorlardı. Rapor okunmaya başlanmıştı. Sözcü, şimdi istifası istenen başkanları okuyorum deyince salon bir anda ölüm sessizliğine büründü. Herkes nefesini tutmuş sonucu bekliyordu. Fakat liste okununca bir anda şaşkınlıklar ve uğultular bir anda salonu kapladı. Zira listede sadece belediye başkanlarının değil, il ve ilçe başkanlarının da isimleri okunuyordu. O esnada “Serinyurt İlçe Başkanı Mehmet Güneş” denince Mehmet Ağa ayağa fırlayıp:
-“Sayın başkanım bir yanlışlık var. Şakir Yılmaz olacaktı. Benim adımı okudunuz.” dedi. Grup sözcüsü bir genel başkana baktı bir Mehmet Ağa’ya. Genel başkan oturduğu yerden:
-“Yanlışlık yok. Devam et.” dedi. O esnada Şakir Başkan’ın yüzü gülmeye başladı. Diğerleri ise mosmor olmuşlar, başlarını oturdukları sıraya gömmüşlerdi.
Toplantı sonrası genel başkan sorunlu illeri ve heyetleri tek tek çağırıp kapıdan uğurladı. Sıra Şakir Başkan’a gelmişti. Genel başkan elini sıkıca kavradığı Şakir Başkan’a sevecen bir tavırla:
-“Başkanım sanırım bir dahaki dönem belediye başkanlığını düşünmüyormuşsunuz.”
-“Münasip görürseniz ben ikinci dönem affımı isterim efendim.”
-“Tabii neden olmasın. Ancak seni bırakmıyoruz. Sen önümüzdeki dönem vekil adayımız olacaksın.
Sizinle mecliste beraber çalışmak istiyoruz. Ben ilkeli ve dürüst insanları çok severim Şakir Bey. Bir sorunun olursa direk beni arayacaksın. Şimdiden vekilliğiniz hayırlı olsun.” Genel başkan gözlerini il başkanı ve vekillere çevirdi:
-“Serinyurt ilçe başkanını atama görevini Şakir Bey’e verdim. Kendisi gibi çalışkan ve düzgün birisini
bulsun.” dedi ve sıradaki il gelsin emrini verdi.
Şakir Başkan zoraki girdiği siyasetten tam kurtulacağım derken yeni bir sayfa açmak zorunda kalmıştı. “Bunda da bir hayır var.” dedi kendi kendine. “Allah’ın işine karışılmaz, o ne isterse o olur.” dedi.
Genel başkanın son sözleri vekillerin üstünde yıldırım çarpmış etkisi yapmıştı. Yolda vekiller il başkanını “Bizi nasıl bir işe bulaştırdın.” diye paylıyorlardı. O ise sürekli “Ah Mehmet Ağa yaktın bizi.” diye ilçe başkanını suçluyordu. Sonuçta ava giden avlanmıştı.