Pek Sevgili Babacığım,
Evvela üzerime farz olan Allah’ın selamını sunar, mübarek ellerinden hürmetle öperim. Sen de benden sual edecek olursan halim perişan. Baba yeter artık Allah’ını seversen. Her gün, her sabah başka işin gücün yok gibi sazı kaptığın gibi uzun bir tıngırtıdan sonra: “Bilmem uzaklarda kimler ağlıyor/Gelemem
sevdiğim kader utansın” diye diye kendi kulağının pasını mı açmak istiyorsun, yoksa saat yerine uyandırma modu olarak Ferdi Tayfur’u mu kullanıyorsun anlamadım gitti.
Okulda ikinci teneffüs zili çalıncaya kadar bir türlü kendime gelemiyorum. Anneme kaç kere: “Babamı uyar, ayarım bozuluyor derse konsantra olamıyorum.” dedim amma annemin de bir kulağından girip öbür kulağından geçiyor herhalde.
Yaşın elliyi geçiyor, üstelik hacca bile gittin. İnsan sabah uyandığında bir aşır Kur’an okur, geçmişlerinin ruhuna bir Fatiha gönderir. Sen uyandırmasan sanki okula geç kalacağım. Her sabah “Kalk ulen gobel okula geç kalacaksın!” demesen sanki ben uyanmayacağım. Sen sazı eline alır almaz başımı yastığın altına gömüyorum ama yastığın yünlerinin arasından sazla senin sesin bir yağmur gibi kulağıma sızıyor.
“Aşık mısın, birine mi sevdalandın, nedir bu derdin?” diye sorayım diye kaç kere içimden geçirdim ama
ne zaman soru dudaklarıma kadar gelse “Kes ulan it eniği sen bu işlerden ne anlarsın!” dersin diye devamlı sözümü yuttum.
Annem de olayın farkında ama kadıncağız ne yapsın “Huylu huyundan vazgeçer mi?” diye düşünüyor olmalı ki ne zaman senin mevzunu açsam: “Ne yapalım oğlum bu yaştan sonra ne ben yeni koca bulurum, ne sen yeni kocayı kabullenirsin!” diyor da başka bir şey demiyor. Annemin bu sözleri beni nasıl yaralıyor sen bunu nereden bileceksin.
İşyerinde bir huzursuzluk mu yaşıyorsun yoksa annemle geceleri kavga mı ediyorsun bunları bilmiyorum ama bildiğim tek şey varsa halinin hal olmadığıdır. Geçenlerde bir konserde sen de çalıp çığırmışsın. Bir arkadaşın babası izlemiş, evde seni anlatmış. Arkadaşım da gelip bana söyledi. “Koskoca herif Ferdi’nin Çeşme parçasını söylerken kendini parçalıyordu.” demiş. Kendini parçalayacak ne var Allah aşkına!
Abimin yaz tatillerinde bile memlekete neden gelmediğini şimdi daha iyi anlıyorum. Önceleri “Mor dağlara yuva yapmış kekliğim/Nedir anam nedir benim senden çektiğim” parçasını söylerken babaannemi özlediğinden bu parçayı söylediğini zannederdim. Yıllar geçtikçe “Yine nisan yağmurunda ıslanacağım” parçasını dinleyince bunun böyle olmadığını, bekarken gizliden gizliye anneme ya da başka birisine aşık olduğunu, aşkının karşılık bulmadığını, duygularını türkü ile dinlendirmeye çalıştığını anladım.
Bir de aklımdayken şunu da itiraf etmek istiyorum: İyi ki sabah kahvaltısında bir çilingir sofrası kurup “Haydi abbas vakit tamam/Akşam demiştin işte oldu akşam/Kur çilingir sofrasını/Al getir sevgiliyi Beşiktaş’tan/Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan” diyerek masaya bir otuzbeşlik koydurmadığına da şükrediyorum.
Her gün istisnasız Ferdi resitali geçtiğin yetmiyormuş gibi bir de her akşam eline udu alıp “Akşam oldu hüzünlendim ben yine/Hasret kaldım gözlerinin rengine” gibi peşpeşe söylediğin sanat müziklerinden sonra bir de beste çalışmaların yüzünden gecelerimiz gece, gündüzlerimiz gündüz olmaktan çıktı.
Sana bu mektubu gece ders çalışıyorum zannettiğin saatte yazıyorum. Allah’ın kitabını seviyorsan, annemin, abimin, benim birazcık hatırımız varsa ve dahi bize birazcık sevgi besliyorsan kendine bir çeki düzen ver. Bu hal üzre yaşamaya devam edersek korkarım ben de üniversiteyi kazandıktan sonra ancak yaz tatillerinde ziyaretinize gelirim.
Annemin sinirleri her gün biraz daha geriliyor ama sen çok özür dilerim montofon boğa gibi hiçbir şeyi takmıyorsun. Huzursuzluğunun bir sebebi varsa lütfen kendinde saklama. Anneme söylemiyorsan ben de artık koca erkek oldum sayılır, benimle derdini paylaş.
Sana yazdığımı bu mektup ne arabeks acılara düçar olduğumun dışa vurumudur. Aydınlık bir güne uyanmam için senden küçük bir ricam var o da şudur:
“Zaman geçmek bilmiyor/Seni görmediğim an/Dünyam zindan oluyor/Seni görmediğim an” ya da “Batarken ufukta bir akşam güneşi”, bu da olmazsa “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız” parçalarını okuyarak değiştiğini farkettirmen olacaktır.
Haydi mehtup uğurlar olsun/ Dağlar tarşlar yolun olsun/ Seni babama vermeyenin iki gözü kör olsun.
Oğlun Müslüm