Bir avcının boş iti aza olmuş muhtara,
Avare itten gelmiş hemen köye muhtıra.
“Tavuklar salınacak, kangallar bağlanacak,
Tüm kangalların gözü, kulağı dağlanacak.
Kapıları kapatmak yasaktır bundan sonra,
Kim kapısın kapata, vurula elli sopa!
Asayiş bana ait, sorula her şey benden.”
Çakallar ve tilkiler sevinir buna dünden.
Bir kargaşa bir tufan karışmış köy bir anda,
Bir yanda kurtlar gezer, kargalar öbür yanda.
Birbirine girivermiş at iziyle it izi,
Sözü fazla uzatıp usandırmayım sizi.
Bizim azgın it dalmış muhtara bile derken,
Zavallı adamcağız bir akşam yemek yerken.
Yaka paça canını çok zor kurtarmış itten,
Koşup sıkmış avcının boğazını hiddetten.
Konu komşu araya girip ayırmış hemen,
Avcı sormuş muhtara sana ne yaptım da ben?
Geldin saldırdın bana, deli misin be adam!
Nedir benim günahım söyle nedir ki hatam?
Muhtar: “Madem bu itin yaramazdı da” demiş,
Neden başıma bela ettin be Avcı Memiş?
Avcı: “Bana mı sordun boş itimi tutarken,
Aklın nerdeydi köyü birbirine katarken!
Sen de akıl olsaydı boş gezen avareyi,
İşe yarasa eğer salar mıydı sahibi,
Diye düşünmez misin be akılsız muhtarım!
Dinle aç kulağını sana olsun ihtarım.
Ava gitse avı yer, avlarımı ürkütür,
Her vakit yatar uyur, olmadık yerde ürür.
Ben atmışım kapıya yal bile vermemişim,
Tembel mazarrat diye it bile görmemişim.
Sen aslını sormadan niye tuttun bu iti,
Koca köyün başına bela ettin bu iti?
İti bile seçmekten aciz ahmak muhtar,
Aklıyla iş görmeyen kuru derede batar.
Sonuçta it de olsa iş ehline verilir,
Keramet bekliyorsan o kâmilde görülür.
İte tasma gerekir başıboş bırakılmaz,
İtin burnu önemli ensesine bakılmaz