DOĞUM GÜNÜMÜ KUTLAYANLARA HÜRMETLE

Arkadaşlar, aslında 15 Ağustos tarihinin doğum günüm olduğunu hiç zannetmiyorum. Gerçekte hangi tarihte doğmuşum validem dâhil bilene de bugüne değin henüz rastlamadım. Sadece büyük dayımın beşinci çocuğu, yani üçüncü oğlu Hatem’den yaklaşık iki aydan üç yahut beş gün küçük olduğumu vaktiyle akrabalarımdan duymuştum. Tabii, Hatem’in nüfus kaydında 11/04/19.. olarak yazılan doğum tarihinin gün ve ay olarak gerçekliği de tartışmalı olduğu için kendi doğum günümü tespit açısından bir ipucu bulmakta zorlandığımı ifade etmem lazım.
Doğum tarihimin tespiti açısından, Durdu Mehmet Dayı’mın askerliği imdadıma yetişti. Meğer ikinci dayım ağustos celbinde asker olmuş. Tabii şimdi durum ne minvalde bilmiyorum ama vaktiyle bizim ilçede, gençler yılda üç tertip halinde askere alınırmış. Ben, o askere giderken bir hafta yahut on günlük bebekmişim. Bu durumu 2011 yılında öğrendiğimde, dayıma hangi yıl askere gittiğini sordum. O da: “1967 yılı yaz celbinde” diye cevap verdi. Lakin ertesi yıl dayım, 1967’de değil 1966 yılında silah altına alındığını hatırlamış. Böyle olunca, nüfus kütüğündeki doğum kaydıma göre, bir yaş daha küçük olduğum yönündeki tek tesellimi bir yıl içerisinde kaybetmiş oldum. Bu arada validem, doğum tarihimin hangi gün olduğuna yönelik sorularıma: “Harman zamanı” şeklinde cevap verdiği için ben uzun zaman, arpa, buğday, nohut yerine kuru fasulye hasadını (Çoğulhan tabiriyle pakla çıhımı) esas alarak ekim ayı doğumlu olduğumu düşünürdüm. Hatta ilkokuldan itibaren satın aldığım tüm gazetelerin terazi burcundan günlük falımı da kemal-i ciddiyetle okurdum. Buna hafta sonları küçük amcamın dolmuşunda muavinlik yaparak, onun “Paranı boşa harcıyosun.” ikazlarına kulak asmadan, Saklambaç ekindeki bulmaca için satın aldığım Günaydın gazetesi de dâhil.
Sonra fark ettim ki, nüfustaki doğum günü kaydına göre, meğer ben deve burcundan(!) imişim. Şimdi astroloji erbabının “Hayda bu burçta nerden çıktı?” dediğini duyar gibi oluyorum. Hemen söyleyeyim, sizi merakta bırakmak istemem. Bu “deve burcu”nu ben ihdas ettim. Zira nüfusta gözüken resmi doğum günüm miladi takvimde, eskilerin deyimiyle, zemheri ayına tekabül ettiğine göre, gazete sayfalarının günlük fal bölümünde de zemheri ayında doğanlarla ilgili bir burç olmadığına göre, benim burcum olsa olsa “deve burcu”dur, diye düşündüm. Hem, aslan, oğlak, terazi, yengeç vb. burç var da neden “deve burcu” olmasın. Nitekim bu işlere yeni merak saran çocukların “Sizin burcunuz nedir?”, sorusuna verdiğim “Deve burcu” cevabı onlara enteresan geliyor. Bazı çocukların “Hangi ayda doğanlar deve burcundandır?” şeklinde yönelttikleri suale “Zemheri ayı” cevabını veriyorum. “Öyle bir ay mı var?” diye sorduklarında:
“Bilmem şu feleğin bende nesi var,
Her gittiğim yerde yar ister benden,
Sanki mor sümbüllü bağım var benim,
Zemheri ayında gül ister benden” türküsünü duymadınız mı?” karşılığını alıyorlar ve yanımdan uzaklaşıyorlar. Facebook sayfası açtığım esnada, velim/vasim yanımda olmadığı için sehven, aslında bilerek, 15 Ağustos’ta doğduğumu yazmıştım. Aslında kastım, 14 Ağustos günü Facebook’taki doğum günü tarihini güncelleyip, 29 Şubat yapmaktı ama adli tatil olduğu için, “Nasıl olsa süreler işlemez.” düşüncesiyle bu işlemi de atlamışım. Dün yani 15 Ağustos sabahının seherinde, Facebook sayfamda değişiklik yaptıysam da, uyuyakalmış olduğumdan haliyle değişikliği yetiştiremedim ve cümle müvekkil, meslektaş, tanıdık, dost, arkadaş hısım-akraba ve taallukat doğum günü kutlama mesaisine başlamış oldular. Bu sebepten naşi, bir arkadaşımın da Whatsapp grubunda yaptığı “Bugün Sezai’nin doğum günü” uyarısından sonra tehlikenin farkına vardım. Ancak bu arada sosyal medyada tebrikler aldı başını gitti tabii. Doğum günü kutlaması dahil genel geçer bütün günlere ayrıca ve özellikle karşı olduğumun bilinmesini isterim, muhalif birinin, “mevlidi” kutlanarak, bu kadar da üzerine gelinmez ki kardeşim, el insaf yani!
Neticeten, doğum günümü, yani mevlidimi kutlamak için yurt içinden ve yurt dışından şahsen kalkıp yanıma kadar gelen, sabit telefonla evime ve işyerime telefon eden yahut GSM hattından sesli yahut görüntülü, Whatsapp ve diğer görüşme yapılan programlar üzerinden arama yapanlar dâhil, arayan, kısa veya uzun mesaj yazan, MMS ve Whatsapp paylaşımı yapan, telgraf ya da teleks çeken ve e-posta göndermek suretiyle irtibata geçerek kutlayan çelenk ve çiçek gönderen ilgili derneklere bağışta bulunanlar da dâhil (!) tüm dost ve arkadaşlarıma, cümle müvekkil, meslektaş, tanıdık, dost, arkadaş hısım-akraba ve taallukata, hassaten, aslında bu yazının yazılmasına vesile oldukları ve bir daha bu minvalde yazı yazmamak azmine ulaşmama vesile oldukları için teşekkür ederim.
Not-1 Dün yaş günü kutlaması kabilinden telefon eden bir arkadaşımın “50 yaşını geçmiş olmak nasıl bir duygu?” şeklindeki sorusuna cevaben 19 yaşıma (!) girdiğimi söylediğimde kendisinin de 2 yıl önce çocuğu fakülteden mezun olmasına rağmen, 18 yaşından henüz gün almadığını ifadesi beni gülümsetti.
Not- 2 Bu yazıdan sosyal medyadan damadı aracılığıyla haberdar olan küçük amcam, gazete satın almama “Paranı boşa harcıyorsun.” diyen, doğum günümü kutlayamamaktan şikâyetçi olduğumu zannetmiş. Beni aradı ve “Sezai sıkıntı etme, Durdu Dayı’n askere 23 Temmuz 1966 günü gitti. Sen, dayın askere giderken 10 günlük bebektin. Doğum gününü 12 Temmuz olarak istediğin gibi kutlayabilirsin.” dedi.
İşin ilginç yanı halen tanıdıklardan sosyal medyada yazıma “Doğum gününü kutluyorum.” şeklinde cevaplar alıyorum.


Yorumlar - Yorum Yaz