Nigâr Hanım ne kadar Doğuluysa o kadar da Batılıydı. O gelince Mihri, Zeynep, Fıtnat, Şeref ve Leyla Hanımların, yani cümle kadın şuaranın pabucu dama atılmıştı.
Darülfünun edebiyat müderrisi Bekirzâde Nazmiye Nazan Hanım, şairle ilgili bir risalesinde “güftesi garplı, bestesi şarklı” demişti onun için.
Nigâr Hanım’ın Fransız usulü salon toplantıları yanında Boğaz’daki sandal gezintileri de meşhurdu. Bu gezintilerin yakın şahidi Abdülhak Şinasi, Boğaziçi Mehtapları’nı tasvir ederken şöyle diyordu:
“Nigâr Hanım’ın kayığı Rumelihisarı’ndaki yalısından çıkar, geceleri bülbüller içinde çağlayan Baltalimanı’ndan, Emirgân’ın büyük bahçeler içindeki büyük yalıları önünden geçer, Kalender’e uğrar, bahçesinde saz varsa önünde bir müddet duraklar, sonra karşı sahile varır, Kanlıca Körfezi’ne ve Küçüksu Deresi’ne girer, Göksu önünde birkaç defa dolaşır, bazen de Bebek Bahçesi’nin önüne gelir ve sonra akşam sular kararınca, görmüş ve geçirmiş bir gönülle yalısına dönerdi.”
Ruşen Eşref, onunla ilgili olarak Diyorlar ki kitabında şunları yazıyordu:
“Nigâr Hanımefendi cidden pürüzsüz konuşurdu. Sanıyorum ki sözlerinde, kolaylıkça, Fransızcanın Türkçeden, Türkçenin Almancadan, Almancanın Rumcadan, Rumcanın Fransızcadan farkı pek azdı. Salonundaki misafirlere bunlardan hangisiyle hitap ederse etsin, her vakit, ne ince ne de kalın sesinin tatlılığı, kelimelerine daha fazla heyecan, muhatabına daha fazla dinlemek arzusu verirdi.”
Nigâr Hanım’a ve eserlerine akademinin ilgisi inanılmazdı. Göz kamaştırıcı bilimsel çalışmalara imza atıldı. Hakkında beş yüksek lisans, iki doktora tezi hazırlandı. Hepsi de Nigâr Hanım’ın edebiyat tarihindeki yerini ve önemini tespite yönelikti. Nigâr Hanım’ın Şiirlerinde Belgisiz Zamirler, Nigâr Hanım’ın Kitap Kapakları Üzerine Bir İnceleme, Nigâr Hanım’ın Boğaz’daki Yalısının Mimari Özellikleri, Nigâr Hanım’ın Giyim Kuşam Zevki, Şiir Meclisleri Bağlamında Şair Nigâr Hanım, Nigâr Hanım’ım Salonundaki Yağlı Boya Tablolar, Nigâr Hanım’ın Beden Dili...
Muharrirler Birliği Nigâr Hanım’a kitap yayımladığı yıllarda büyük ödül, yayımlamadığı yıllarda özel ödül veriyordu.
“Nigâr Hanım’ın yalnız yazıları değil, giyinişinden, misafir kabul edişine kadar bütün hayatı sanatkârane idi.”
Tayfun Cemil yukarıdaki cümleyi Hikmet Feridun’un bir yazısında okumuştu. Doğruya doğru, kendisi de aynı fikirdeydi. Hanımefendiyle henüz üç kere müşerref olmuştu ama aynı kanaati yürekten paylaşıyordu.
Hanımlar Âlemi Gazetesi’nin meşhur anketini hatırladı.
“Nigâr Hanım kahveyi nasıl sever?” diye sormuştu gazete ve bütün okuyucular doğru cevap vermişti.
Maruf Adnan, “Kim ne derse desin, Nigâr Hanım kahveyi nasıl severse sevsin, kesinlikle şekerli içer.” iddiasındaydı.
Aksini savunanlarla bahse tutuşmaya hazırdı.
“En iyisi kendisine sormak,” dedi Ender Sudi.
“Olur, soralım.” dedi Maruf Adnan.
Sordular.
Nigâr Hanım, “Yanılıyorsunuz, Maruf Adnan Bey,” dedi.
“Asla yanılmam.” dedi Maruf Adnan. “Adım kadar eminim.”
Nigâr Hanım kızar gibi yaptı.
“Ay, siz benim içtiğim kahveyi benden iyi mi bileceksiniz?” diye sordu gülerek.
“Ben bilirim.” diye göğsünü yumrukladı Maruf Adnan.
“Ama nasıl?” diye sordu Nigâr Hanım.
“Şöyle ki,” diye başladı Maruf Adnan. “Kahve nasıl olursa olsun, siz fincana dokununca şekerli kahve olur, efendim.” dedi gülümseyerek.
Nigâr Hanım’ın yüzü allak bullak oldu. Bir süre ne diyeceğini bilemedi.
“Ay, çok iptidaisiniz, Maruf Beyciğim.” dedi sonunda.
Maruf Adnan büyük bir iltifat duymuş gibi kendinden geçti.
“Teveccühünüz, efendim.” dedi. “Size layık değil ama…”
Maruf Adnan gibi hayranları “Nigâr Hanım Meftunları” (NİHAM) diye bir cemiyet kurdular. (İlm-i nücuma göre ileride bu meftunlar, “fanlar”, hatta “fanatikler” olarak anılacak.)
Mitolojilerden isimler arakladılar onun için. Avrupai takılanlar Afrodit, Venüs gibi sıfatlar kullandılar. Yerli ve millî takılanlar da “bizim Tomris’imiz, Mama Hatun’umuzdur o.” dediler. Genceli Nizamî’nin hemşehrisi ve çağdaşı olan ilk kadın şairemize nispet ederek “Nigâr Hanım bizim Mehsetî’mizdir.” diyenler de vardı.
(Bu ölçüsüz mübalağalar bize Acemlerden geçmiş olmalı.)
Nigâr Hanım lütfedip Anadolu matbuatına destek olmak amacıyla Bedir mecmuasına da bir şiir gönderdi. Neşriyat müdürü Ziyaeddin Hikmet, şiiri neşredilmeye değer bulmayınca Nigâr Hanım olgunlukla karşıladı. Ziyaeddin Hikmet’e hürmeti vardı.
Ancak haberi duyan NİHAM üyeleri küplere bindi.
“Sen kim oluyorsun da Nigâr Hanım’ın şiirini neşretmiyorsun?” diye Ziyaeddin Hikmet’e telgraflar çektiler. Yetmedi, mecmuanın yazıhanesini taşladılar; camı çerçeveyi indirdiler. O da yetmedi, Ziyaeddin Hikmet’i tartakladılar.
Onların nazarında her şey tartışılabilirdi ama Nigâr Hanım asla!
Onun gözle görülmez ama herkesin peşinen kabullendiği eşsiz bir dokunulmazlığı vardı.
Kim onun hakkında olumsuz bir cümle kurmaya kalksa lafı ağzına tıkamak lazımdı. Velev ki, edebiyat tarihine geçmeye aday büyük şairler, yazarlar, münekkitler olsun. İş, Nigâr Hanım’ı değerlendirmeye geldi mi herkes sözünü tartmak ve muhtemel olumsuz yargılarını yontmak, onu da yapamıyorsa yutmak zorundaydı.
Şair Süleyman Nazif bir şiir meclisinde “Kadınların Hâmid’i” olarak tasvir ettiği Nigâr Hanım’ın yazarlığının şairliğinden daha güçlü olduğunu söyleyince kıyamet koptu. Nigâr Hanım’ın fanatikleri Süleyman Nazif’i topa tuttular:
“Sen şiirden ne anlarsın, fosil?” diye çıkışanlar oldu.
“Dâussıla, Türk İlahisi gibi manzumeler yazmak ne ki? Feryad gibi bir şiir yaz da görelim.” diyenler oldu. Süleyman Nazif’in, Nigâr Hanım’ı kıskandığını telaffuz edenler çıktı. Herkes Nigâr Hanım’ın hususi korumalığına soyunup etrafında kalkan oldu. Bu arada birkaç cılız sesin “Yok canım, Süleyman Nazif latife yapmıştır.” dediği duyuldu.
Şair Leyla Hanım’la edebiyat tarihçisi Fuad Köprülü de Nigâr Hanım’ın düzyazılarını daha başarılı bulduklarını yazınca fanatiklerin linç girişiminden paylarına düşeni aldılar.
Oysa “Eserlerinin değeri, bir kadın kalbinden koptuğunu gösteren samimiliği, geniş şöhretiyle, hiç mübalâğaya düşmeyerek iddia olunabilir ki Nigâr Hanım şimdiye kadar yetişen Türk şairlerinin en büyüğüdür.” diyen de aynı Fuad Köprülü’ydü.
Basılı, yazılı, görsel, sosyal, asosyal bütün medyalarda o vardı. Sizin “Sosyal medyayı etkin kullanıyor.” dediğiniz zevat, bu hususta Nigâr Hanım’ın eline su dökemezdi.
O her zaman ve her mekânda zirvedeydi.