Simetri Hastalığı
Sınıfa öyle bir aşkla girdim ki bir de ne göreyim? Öğrencilerin hepsi ayakta. Kısa bir nutuktan sonra yerlerine oturdular. İçlerinden bir öğrenci, parmak kaldırıp heyecanla:
“Hoca’m panodaki duyuru eğri duruyor, onu düzeltebilir miyim?”
Samimiyetine inanmadığım için:
“Hayır, otur yerine!”
“Hoca’m, orada önemli bir duyuru var düzeltsem iyi olur.”
“Olmaz evladım! Ders anlatacağım.”
“Hoca’m,o duyuruyu düzeltmem lazım.”
“Öyle dursun! Teneffüste düzeltirsin.”
“Hoca’m, onu düzeltmezsem dersi anlayamam.”
“Ne alakası var oğlum?”
“Hocam, ben de simetri hastalığı var, düzeltmezsem rahatsız olurum.”
“Düzelt o zaman.”
Öğrenci güzelce düzeltti, teşekkür ettim, yerine geçti. Tam derse başlayacaktım ki bir de ne göreyim? Sıraya öyle bir oturuşu var ki sanki kahvede oturuyor. Çok sinirlendim. Ses tonumu da yumuşatarak:
“Evladım düzgün otur!”
“Ben, gayet düzgün oturuyorum Hoca’m.”
“Arkadaşlarına bak da nasıl oturduklarını gör!”
“Siz, dersinizi anlatın Hoca’m.”
“Oğlum çok sinirleniyorum, oturuşunu düzelt.”
“Ben düzgün oturuyorum Hoca’m, siz devam edin.”
Tepem attı, yanına gittim ve vuracakmışım gibi elimi kaldırarak:
“Evladım! Bende simetri hastalığı var, seni düzeltmezsem ders anlatamam.” dedim.
Baktı ki kendi düzeltmezse ben kendini düzelteceğim, hemen...
Adama Dönmek
Lise öğrencilerinde, delikanlılığın her türlü çılgınlığı kendini gösterir. Okulda olduğu hâlde sınıfa girmeyen bir öğrencim, dersin ortasında kapıyı da vurmadan, külhanbeyi edasıyla içeri girdi. Yüzünden ve duruşundan anlaşılacağı gibi, ben kendisine niçin geç kaldın diye kızacağım, kendi de bana postasını koyacak, böylece kızlara hava atmış olacaktı.
Niyetini anlamamış, hatta korkmuşum gibi yavaşça:
“Hoş geldin evladım!”
Ukala bir şekilde:
“Geç kaldım işte.”
“Olabilir hoş geldin.”
(Beni tahrik edercesine ) “Geç kaldım işte, darılmayacak mısın?”
“Tahtaya bir döner misin?”
Tahtaya döndü:
“Şimdi de pencereye dön.”
Şaşkınlığı devam ediyordu.
“Arkadaşlarına dön!”
Arkadaşlarına da döndükten sonra, kafası iyice karıştı. Sert bir şekilde:
“Bana dön bakalım!”
Bana döndü, kaşlarım çatılmış, suratım asılmış, en kızgın bir şekilde:
“Şimdi bir adama döndün, otur bakalım yerine.” dedim.
Aptallaştı, şaşırmış halde yerine oturdu. Dersten sonra, önünü ilikleyip bütün edebini takınarak, mahcup bir şekilde:
“Hoca’m, beni sınıfın huzurunda bozmayın, bir daha geç kalmayacağım.” dedi.
Sivil Öğretmen
Bir öğretmen kampında, çocuklar top oynuyorlardı. Bir oyuncu eksikleri varmış beni de oynatmak istediler. İçlerinden biri:
“Amca siz ne iş yapıyorsunuz?”
“Öğretmenim.” dedim.
Şüphelenmiş gibi:
“Kravatın nerde o zaman?”
Kısık bir sesle, etrafa bakındıktan sonra:
“Sivil öğretmenim.” dedim.
Münasebetsizlik
Kırıkkale Lisesinde öğretmenliğim sırasında bütünleme imtihanları vardı. Maraş’ta önemli bir işim olduğu için Öğretmenler Kurulu toplantısına katılamadım, göreve bir gün geç kalmış oldum. İkinci gün ilk sınav edebiyat dersi olduğu için komisyon Müdür Bey’in odasında toplanmıştı. Ben içeri girince Müdür Bey sert bir tavırla:
“Dün Kurul toplantısına ne münasebetle gelmedin?”
“Münasebetsizliğin münasebetiyle…” dedim tabii!