657'Lİ HAYALET TÖRRÜD

Namaz çıkışı bir de baktım deminki avare ekibinden iki kişi caminin kapısında beni bekliyorlar. Onlara:
“Ne o, namaz kılmayıp Allah rızası diye milletten para bekleyen kadrolu cuma dilencileri gibi beni mi bekliyorsunuz?” diye sordum.
Arsız arsız gülüştüler. Neymiş, abdest almaya eriniyorlarmış. Caminin kapısında beklerken erinmiyorlar abdest almaya eriniyorlar. İkisi de koluma girip bir de “İrfânî emmi bize de dua etseydin bari!” demezler mi? Yüzsüzlüğün de bu kadarına pes dedim “Ya sabır!” çekerek kayfeye vardık.
Ekip tam kadro hatta fazlalıkları da var. Hışır’ın Veli yine çıbanın başını deşti:
“İrfânî emmi bu Törrüd için ‘Cin olmadan adam çarpmasın.’ dediydin ya! O diyor ki ‘12 Eylül’da beni Demirelci diye attılar içeri. Köylü bana sahip çıkmadı.’ Sen ne diyon bu işe?”
Kalksam ana avrat sövsem, bak kocaman herif kudurdu, deyip beni ayıplayacaklar. Sussam içime daral geliyor.
“O dürzü dinamit yakalattığı için içeride yattı, ne Demirel’i? Bir de utanmadan Demirelcilik oynuyor.”
Hışır’ın Veli durur mu?
“Emmi, dinamiti ne yapacakmış, nerden bulmuş?”
Amacı beni konuşturmak, sanki kendi bilmiyormuş gibi soruyor.
“Lan oğlum, sen bilmiyon mu nerden aldığını, ne iş yaptığını?” diye tersledim onu.
Baktım millet “anlat, anlat” diye üzerime varıyor. Mecburen anlatmaya başladım.
“Bu Törrüd dinamit ile ırmakta balık tutuyordu. Bazen de Duvar Kayası’nda dinamitle taş kırıyordu. Dinamiti kimden aldıysa herif yakayı polise kaptırmış. Tabii bunu içerde bülbül gibi öttürmüşler. Kime dinamit sattıysa hepsini söyletmişler.
Gece köyü asker çevirdi. Bunun evini aradılar. Dinamitler ile alıp gittiler. Epey bir hırpaladılar bunu kapıaltında. Bu balık tutmak için aldım dese de inanmamışlar. Lakin köyden birkaç kişi şahitlik edince az bir ceza alıp paçayı kurtardı. O dua etsin asmadılar, vallaha isteselerdi direk sallandırırlardı. Demirelcilik meselesi palavra. Gerçi onun hayatı palavra, dalavere dattirik.”
Millet gülüşüyordu emme Hışır’ın Veli hâlâ gidişmedik baş altı kurdalıyordu.
“Ona niye Cin Törrüd diyorlar? Onu da anlatsana!”
La havle, çekiyorum emme laftan anlayan kim? Düştük milletin eline bir kere. Başladık anlatmaya:
“Bu Törrüd, inkılaptan sonra bir adamını bulup mahkûm kadrosundan işe girdi. Bunu şarkta bir yurda verdiler. Orada kapıda bekçilik edermiş. Bakmışlar talebeye göz açtırmıyor, gece yurda giriş saati geçince kimseyi yurda almıyor; bunu kız yurduna almışlar. Bu orada da bir müddet estirmiş. Sonra o yurdun müdiresi ile gayrimeşru işlere bulaşmış.
Gece bazı kızlar hatırı sayılır zengin gençlerle yurttan dışarı çıkıyorlar, her ne halt yiyorlarsa sabaha karşı geri geliyorlar, bu da rüşvet karşılığı onları içeri alıyormuş. Hem de ne paralara... Tabii müdire ile kırışıyorlarmış parayı. Derken bu durumu talebeler fark etmişler ve bunu oranın büyük müdürüne şikâyet etmişler. Adam anlatılanlara pek ihtimal vermese de bir soruşturma açtırmış ve bunları sorguya çekmiş. Önce bunlar inkâr etmişler kabahatlerini. Hatta iş açığa çıkacak diye bu işe biraz ara vermişler. Resmen yurtta sıkıyönetim ilan etmişler.
Olay biraz unutulup soruşturmadan yırtınca bizimki bu işin intikamını almak için bir plan kurmuş. Yurt müdiresi de bu planı biraz daha geliştirmiş ve harekete geçmişler. Önce kendi adamları olan kız öğrencilere yurtta hayalet hikâyeleri anlattırmışlar.
Hayalet hikâyeleri bir anda ağızdan ağza yayılmış. Kızlar arasında bir korku havası yayılmış. Sonra iş idareye aksedince kızlar korkuyor bahanesiyle alt katlardan başlayarak boş odalar tamamen doldurulmuş ve yurdun üst katı boşaltılıp o kata giren cümle kapılar kapatılmış.
İşte bizimkiler bundan sonra harekete geçmişler. Törrüd gündüz çalışıyor akşam olunca nöbeti devredip evine gidiyormuş. Lakin eve gitme yerine diğer yurtlara gidip güya arkadaşlarıyla lak lak ediyormuş. Sonra da eve gidiyorum ayaklarına kendi yurduna geri dönüyormuş, hem de kimseye görünmeden. “Nasıl?” derseniz, o da şöyle: Bu kız yurtlarının bodrum katlarında birbirine bağlı tüneller varmış ama kapıları kilitli olduğu için kullanılmıyormuş. Bizimki bu kapıların anahtarlarını alıp açar ve kimseye görünmeden yurda girermiş. Bunu da özellikle gece yarısı yaparmış. Sonra hızlıca en üst kata çıkıp gece ranzaları çekmeye, üst katta gürültü yapmaya başlamış. Bu işi sadece birkaç saniyeliğine yapar sonra başka köşeye gidermiş ki inandırıcı olsun. Tabii kızlar gece uyanıp çığlık çığlığa kantine doluşuyor, nöbetçiler onları yukarıya çıkarıyor, kapıyı açıyor, üst katları gezdiriyorlarmış. Bakıyorlarmış ki ranzalar yerinde, hiç kıpırdamamış bile.
Derken ilerleyen günlerde bu yavru, sırtına bir çarşaf takıp tuvaletlere, banyolara da girmeye başlamış. Görenler çığlığı basıyor, ayılanlar bayılanlar... Tabii sonunda talebeler gece yarısı sokağa çıkıp eylem yapıyorlar. Gece yarısı tüm amirler, polis, jandarma yurda doluyor. Öğrenciler yatıştırılıp içeri alınıyor.
Sonra polis bir araştırma yapıyor, parmak izi alıyorlar derken bu yakayı ele veriyor. Kendisini kurtarmak için müdireyi de ele veriyor. Tabii soruşturmada bunlar “Kızlar bize iftira attı, biz de onlardan intikam aldık.” diyorlar ama ikisi de devlet memurluğundan atılıyor. Bundan dolayı ona Cin Törrüd dediler. Tabii bunlar unutuldu gitti.
Şimdi çıkmış kendisini nerdeyse İstanbul’un fatihi ilan edecek. Valla işin aslı bu. Fazla mal haramsız fazla laf yalansız olmaz. Hadi bana müsaade...” diyerek kayfeden ayrıldım.


Yorumlar - Yorum Yaz