Güneş doğmadan açılmıyor tezgâh,
Sokak alaycı öylesine bedbaht,
Yok olup gittiler binlerce sahaf,
Uyduruk dergi okur olduk dedem!.
Köşkerler, tahta çiviyi unuttu.
Kışın katık, iğde ile kuru duttu.
Şimdi karıncalar, filleri yuttu,
Karnımız, gözümüz doymuyor dedem.
Yamalık bilmeyiz, yaya gezmeyiz,
Helali haramı ayırt etmeyiz.
Alın teri iniş olsa gitmeyiz,
Haramın yokuşuna çıktık dedem.
Bihaberiz evliyadan erenden,
Öğüt almayız bize süt verenden.
Kaçtık hak yolunda dosttan yarenden,
Her yol bize mübah oldu dedem.
Biz uzak kaldık Fatih’ten Yavuz’dan,
Korkarım İskoç gibi giyecek fistan.
Flört moda evlilik periperişanı,
Boşanmak moda oldu şimdi dedem.
Çift başlı kartal da yapmıyor talim,
Yakamızdan tutacak Yavuz Selim.
Nerede o talebe nerede muallim?
Hocaya saygıyı unuttuk dedem.
Sefere çıkan Barbaros’un nerde?
Hafızların ses vermiyor seherde.
Soysuzlar elinde düştük bu derde
Kışta da duayı unuttuk dedem.
Doluya koysam da dolu almıyor,
Boşu doldursam, boş ise dolmuyor.
Bizle ağlayıp gülünce gülmüyor,
Bunlar da sinemi yakıyor dedem.
Doğmadı üstüne doğmazdı güneş,
Yad yaban oldu şimdi bacı, gardaş.
Soldu hayatta gaye, uykuda düş,
Nerden baksam bilmiyorum dedem.
Oyun oynarız Yemen türküsüyle,
Mey içeriz Cezayir öyküsüyle.
Unuttuk şehirlisi köylüsüyle,
Bunu söylemek ar gelir be dedem.
Susmak isterim, gönlüm de durmuyor,
Gönlüm susunca gözüm de görmüyor.
Gonca gülleri torunlar dermiyor,
Sinemde yad eller zül gelir dedem.
Ecdat haykırır, tarih tükürmekte,
Zamanı tığ tutar, zalimler örmekte.
Bu felaketi âmâlar görmekte,
Gören gözlerimiz görmüyor dedem.
Kalemle kâğıdı binit eyledim.
Bunca kelamı ne diye söyledim?
Köşe bucak destanını dinledim
Seni unutanlar utansın dedem.
Utanacak yüzü varsa utansın,
Ya hilâlle gülsün ya haçla yansın,
Gelecekse ezan sesine gelsin,
İkiyüzlüye tükürelim dedem.
Zahmetsiz nimeti buldu da yiyor,
Bizden görünüp soysuzu seviyor,
Kara günde yanımıza gelmiyor,
Soysuz yüzüne tükürelim dedem.
İsa’dan mı Musa’dan mı? Bilinmez,
Ne camide ne kışlada... Görünmez.
Nerede yatar, nerede gezer? Bulunmaz,
Gördüğümüzde tükürelim dedem
Dünyaya gelen bebek çok ağlıyor,
Aç mıdır, hasta mıdır bilinmiyor.
Yoksa o da bizden mi utanıyor?
Bu tufan nedir bilir misin dedem?
Nice okul açtık, vermiyor yarar,
Şimdi okumuş cahilden de zarar,
İlimde, irfanda tutmadık karar,
Okumuş cahillere kaldık dedem.
Bir abdestle kıldık beş vaktimizi,
Losyonla temizleriz yüzümüzü,
Hangi ırmak paklar ki özümüzü,
Bilemedim, sen bilir misin dedem?
Ateist, deist, kimi Lutçu olmuş,
Takiyeci kimisi putçu olmuş,
Kimi mezhepçi kimi ırkçı olmuş,
Resul’ün yanından ayrıldık dedem.
Öze inince hep de Âdem’deniz,
İçimiz çıfıttır, dışımız temiz,
Deniz kirlenir bizden, koca deniz,
Bizi toprak kabul eder mi dedem?
Yakalım gemiyi dönelim öze,
Hoca Yesevi ne diyordu bize?
Dönsün kışım kışa, yazımız yaza,
Bu duamız kabul olur mu dedem?
Cüzdana girdi hepten vicdanımız,
Dini sona attı, bir de hilemiz.
Ne vakit bozuldu asil kanımız?
Kanı bozuğa tükürelim dedem
Bayrağa verdiğin kanın ağlıyor,
Yaz bahar ayında gölge donuyor,
Anadolu’da saf beyin kanıyor,
Bunca felakete ne deriz dedem?
Uşaklar, ağasını topa tuttu.
Arslan değil, karınca fili yuttu.
Çakallar, akbabalar hemen buluştu,
Şimdi devir, hepten değişti dedem.
Sarıkla, cübbeyle olunmaz molla,
Ömür geçer mi hiç, bir tutam gülle?
Kabe’den kutsal kalp, yıkılmaz dille,
Bu girdabı çözemedik biz dedem.
Şimdi besmele, şükür kalktı rafa,
Hoşgörü, sevgi gelir mi bir daha?
Kardeş, kardeşle durmuyorlar safa,
Sence ne olur hâlimiz be dedem?
Bir de âlim cahil, cahiller âlim,
Dakikalar geçmiyor, aydan zalim.
Beni affet sana düşünce yolum.
Seni üzüyorsam beni affet dedem.