Açık Konuşmak
Yurtta sabah çorbasını içiyordum. Tam bu sırada, kızlardan biri de güzelce giyinmiş, o da çorba içmeye gelmişti. Kasanın başındaki amca:
“Kızım, böyle güzel güzel süslenip gidiyorsunuz? Gençler size laf atmıyorlar mı?”
Bu soru, kızcağızın yarasını deşmiş olacak ki:
“Atmaz olurlar mı amca! Atıyorlar, terbiyesizler!”
“Kızım gençler ne yapsın? Dayanamıyorlar herhalde.”
“Olur mu amca? Beğeniyorlarsa açık bir şekilde gelip konuşsunlar, laf atmak da ne demek?”
Ben hemen söze girdim:
“Olur mu canım? Her beğenen gelip ben sizden hoşlanıyorum, deyip gezmek istiyorum, dese ne yapacaksın?”
Kız:
“Canım reddederim, onlar istediği kadar konuşsunlar, yeter ki laf atmasınlar.”
Arkadaşım, çorbasını alıp masama oturdu:
“Afiyet olsun.”
“Teşekkür ederim, size de...”
“Çorba çok sıcak değil mi?”
“Evet, çorbanın ve insanın soğuğundan hoşlanmam!”
Ben çorbamı bitirdim, o daha soğutmaya çalışıyordu. Rujunun bozulmamasına da dikkat ediyordu ayrıca. Benim çorbamı bitirdiğimi görünce:
“Siz ne çabuk bitirdiniz?”
“Tabii sen bitiremezsin.”
“Neden ben senin gibi bitiremem?”
“Senin karşında, benim gibi biri var iştahın kaçar ama benim karşımda senin gibi iştah açan dünya güzeli bir kız var. Ben tabii ki senden önce bitiririm.” deyince, kızarak:
“Ne biçim konuşuyorsun! Sözlerine dikkat et!”
“Ne oldu hanımefendi? Laf atmasınlar, açıkça söylesinler diyordun?”
Alınır Satılır Cinsten Değil
Yurtta kaldığım yıllarda, yemek saatlerini iple çekerdik. Yine bir yemek saatinde, masaya oturdum ki çatal kaşık almayı unutmuşum. Çatal kaşık almak için sıraya girmem gerekiyordu, lakin bana göre sıraya girmek demek, yemeğin soğuması demekti; yemeğin soğuması ise benim yemekten soğumam demekti. En iyisi sıraya girmeden alayım dedim. Çatal kaşık sepetinin yanındaki arkadaşa işaretle:
“Oradan bir çatal kaşık verir misiniz?” dedim.
Çok bir şey istemişim gibi kendini kasarak:
“Bir bayandan bir şeyler istemek, ne kadar ayıp?” Demesin mi? Hâlbuki oradan alıp verecekti. Bu olaya bayağı sinirlenerek:
“Ee, de ver be! Eğer birinden bir şey istemek ayıpsa, siz bu ayıbı bizlerden daha çok işliyorsunuz. Bak şu çevrene, oturacağınız sandalyeyi bile erkekler tutuyor. Alt üstü bir kaşık vereceksin!”
Kaşığı verdi, ben masama gittim oturdum. Arkadaşlarının:
“Arkadaş çok haklıydı.” dediklerini duydum. Bana çatal kaşık hizmetinde nazlanan kız, yemeğini alarak doğru masama geldi. Belli ki pişman olmuştu.
“Oturabilir miyim?”
“Daha önce hiç oturdunuz mu?”
Hayretle:
“Evet.”
“Öyleyse oturabilirsin!”
“Kusura bakma ben yanlış yaptım, siz haklıydınız.”
“Önemli değil.” dedim.
Yemeğimi yemeye devam ettim.
Tekrar sordu:
“Alındınız mı yoksa?”
Gayet ciddi bir tavırla:
“Ben, alınır satılır cinsten değilim hanımefendi.” dedim.
Serseme Bak
İmam Hatip Lisesinden Kahramanmaraş Lisesi son sınıfına nakil geldim. Benden önce bir kız öğrenci, okulu temsilen şiir yarışmalarına katılırmış. Ben geldikten sonra edebiyat öğretmenimiz, şiir yarışmasına ikimizi gönderdi. O yıllarda her okuldan bir öğrenci bu yarışmaya katılırdı. Yarışmada birinci olan öğrenci, bayramda şiir okuma hakkı kazanırdı.
Millî Eğitimdeki yarışma sonunda ben birinci olmuşum. Kız arkadaşım, bu duruma çok bozulmuş fakat ben farkında değildim. Yarışmadan sonra okula geldiğimizde kız arkadaşım, benim her sözüme ters cevap veriyordu. Bugün, hatırlayamadığım bazı şeyler söylemişti. Ben bir espri yaptım, arkadaşlar gülüştüler. Kız arkadaş çok bozulmuş olacak ki:
“Serseme bak!” dedi.
Ben etrafıma bakınıyorum, alaycı bir tavırla sersem arıyorum. Bu hareketime daha da bozuldu:
“Bana bak hele!” deyince:
“Senden başkasını görememiştim zaten!” dedim.