Kim bilir kaç dudağa değdi o beyaz tenin?
Kaç gönülde teselli, kaç masada mezeydin?
Kaç kişi kandı sana, heder etti kendini?
Kaç seveni mahvettin, sezmediler fendini?
Seni sunan sunana, gezersin elden ele;
Senin hayranın olmuş, en ruhsuzları bile.
Seninle olmak için uykusunu bölen var;
Seni sevmiyor diye ahbabını silen var.
Kimi zayıf gördüysen düşürdün tuzağına;
Gücüm yetse sürerdim seni, ta Kaf Dağı’na.
Büyüne kapılanlar, oldu birer müptela;
Tanımamak saadet, seni sevmekse bela.
Ben de hissettim seni, bağrımda nefes nefes;
Tanımadım dünyada daha fena bir heves.
Günüm seninle başlar, seninle son bulurdu.
Sensiz geçen her saat bana asır olurdu.
Anmadığım gün yoktu kahrolası adını
Sensiz içtiğim çayın alamazdım tadını.
Senin gibi musibet ömrümce tanımadım;
Taşıdım sol yanımda, bir lahza ayırmadım.
Şimdi, adını bile duyunca kaçıyorum.
Seninle geçirdiğim yıllara acıyorum.
Parmağımın ucunda yirmi yıl yaktım seni,
Oysa, yanan benmişim, şifa sanıp buseni.
Haram olsun, uğruna verdiğim onca para;
Bir daha sakın bana bulaşma ey sigara!..