Arama bulamazsın bir buçuk gram kemik
Omurgasız cinsinden, sürüngen gezenlerin
Sesleri hep gür çıkar, merkebe taş çıkarır
Pis burunları, çıkar kokusu sezenlerin
Renkleri transparent, hiçbir yerde sırıtmaz
İhtiyaç duyduğunda yusyuvarlak bir şekil
Kırk yıllık köçek bile böylesine kırıtmaz
Gölgesini görürsen aman kenara çekil
Sinmesin üzerine pespaye nefesleri
Elli kalıp sabunla suyla arınamazsın
Dikkat et ısırırlar kilitsiz kafesleri
Aynı çatı altında zinhar barınamazsın
Kibir kulelerinden melun ve mağrur bakar
Tavırlar üst perdeden, lakırdılar klişe
Ölü balık gözleri sanki yerinden çıkar
Koşarlar, görürlerse dönülecek bir köşe
Haram helal bilmezler, nerden gelirse gelsin
Deveyi hamuduyla bir lokmada yutarlar
Surete bakılınca biraz insana benzer
Siretleri icabı her an adam satarlar
Yanında yöresinde hep menfaat çetesi
Aynı pisliğe batıp aynı kaptan yallanan
Köksüz dalsız ağaçlar, bilinmez şeceresi
Rüzgâr ne yana esse aynı yöne sallanan
Mideniz kaldırmadı, yüzünüz, biliyorum
Ekşimsi ifadeyle gerim gerim gerildi
Tahayyülü titretti ben de sendeliyorum
Çünkü bana kokuşmuş içleri gösterildi
Haydi bitiriyorum, rahat bir nefes alın
Şöyle bir gezintiye çıkın doğa içine
Çiçeklere su verip kuşlara ekmek atın
Tebessümle dokunun rûzigârın saçına
Su-i misale bakıp öğreniriz belki de
Nasıldır adam olmak, omurga ne demektir
Bir noktada toplanır cevapların hepsi de
Doğrunun kapısında bir ömür beklemektir.