09.09.20..
6 aydır bekliyorum. Kimse benim gibi büyük bir şairi keşfetmedi. Bu böyle olmayacak. En iyisi bir dergiye şiir gönderip edebiyat dünyasına bomba gibi düşmek.
10.09.20..
İnternetten biraz araştırma yaptım. En çok okunan edebiyat dergisine birkaç şiir göndereceğim. Eminim benim şiirlerimi havada kapacaklar, ilk sayfalarında yayımlayacaklar. Ama önce şu isim meselesini çözmem lazım. Abbas Garaboğa diye şair ismi olmaz. Pek çok şair zaten müstear isim kullanmış.
En iyisi, daha kibar bir isim bulmak. Buldum! Berke Can ismi tam bana göre.
30.11.20..
Şiirlerimi edebiyat dergisine göndereli iki ayı geçti. Hiçbir cevap yok. İki aydır gazete bayisine gidip derginin yeni sayısını kontrol ediyorum. Acaba şiirlerim ellerine ulaşmadı mı?
25.12.20..
Daha fazla beklemenin bir anlamı yok. Benim şiirimi yayımlamayan edebiyat dergisi kendisi kaybeder. Aynı şiirlerin birkaç dergide yayımlanması daha etkili olur diye düşünüyorum. Bu yüzden bugün kitapçıları dolaştım. Üzerinde edebiyat, kültür yazan ne kadar dergi varsa çaktırmadan mail adreslerini aldım. Şiirlerimin arasından birkaç tanesini seçtim. Bu şiirleri 30-40 dergiye birden toplu halde göndereceğim.
02.01.20..
Yeni yıla yine şiir yazarak girdim. Yüzlerce şiirim oldu. Bana şair diye hitap ediyorlar. Birkaç kişinin telefonunda böyle kayıtlıyım. Bugün kantinde arkadaşlarımın masasına gittim. Masada tanımadığım birisi vardı. Bizim Ali’nin kuzeniymiş. İsmi Mert. Beni ona şair diye tanıştırdılar. Çocuk, benim şair olduğumu öğrenince “Bir şiir okusana.” dedi. En iddialı şiirimi okudum. Mert: “Ben de yazıyorum. Hem seninkinden daha güzel. Okuyayım mı?” dedi. “Oku.” dedim.
“Alakaya çay demle
Ben ninemi çok seviyorum
Yaşasın 23 Nisan
Dam üstünde saksağan
Öter Allah deyu deyu” dedi. Sonra da kahkaha atmaya başladı. Bizim arkadaşlar da gülüştüler. Bozuldum. Masadan kalkıp gittim. Arkamdan “Sana gülmedik Mert’e güldük.” dediler ama durmadım. Bu arada şiirlerimi ne kadar edebiyat dergisi varsa hepsine gönderdim. Merakla bekliyorum, ilk hangisi yayımlayacak acaba?
10.02.20..
Şiirlerimi hiçbir edebiyat dergisi yayımlamadı. İki dergi yayımlayamayacağız diye cevap yazmış. Onlar şiirden ne anlar ki! Birkaç tane edebiyat dergisi alıp inceledim. Şiirlerin hiçbiri bir şeye benzemiyor. Ne anlam var, ne sanat. Ben onlar gibi şiir yazacak olsam günde 50 tane yazarım. Anladığım kadarıyla dergilerin hiçbiri benim şiirlerimin seviyesinde değil. Keşfedilmeyi bir süre daha bekleyeceğim.
15.03.20..
Bugün bir dergide şiirim yayımlandı. Kitapçıda aynı dergiden 3 tane vardı. Hepsini aldım. Yarın okula götürüp sınıftakilere göstereceğim. Galiba artık meşhur oluyorum. Sokaktaki insanlar bana nasıl bakacaklar acaba?
21.03.20..
Dergide şiirim yayımlanalı bir hafta olmasına rağmen henüz kimseden ciddi bir tepki almadım. Sokağa çıktığımda kimse benim farkımda değil. Maalesef toplumumuz okumuyor. Burada bir şairler derneği varmış. Bir ziyaret etmek istiyorum.
26.03.20..
Bugün şairler derneğine gittim. Dernektekiler adı, sanı duyulmamış insanlar. Biraz sohbet ettik, şiirlerime baktılar. Bana hangi şairleri okuduğumu sordular. Ben, hiçkimsenin etkisinde kalmak istemediğimi bu yüzden kimseyi okumadığımı, okuduklarımı da zaten beğenmediğimi söyledim. Ayrıca şair ve yazarların kitap okumalarının gereksiz olduğunu söyledim, sonuçta inek süt içmez, süt verir. Dernektekiler bana şiir okumam gerektiğini falan söylediler, kendilerince nasihat ettiler.
30.03.20..
Şu dernektekilerin söyledikleri aklıma takıldı. Birkaç şairin kitabına baktım. Kendime örnek alabileceğim kimse yok. Mesela Necip Fazıl’ın bir şiirini okudum. Şu iki dizeyi defalarca okumama rağmen arada hiçbir anlam ilişkisi kuramadım:
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
Cahit Zarifoğlu’na baktım. Şair, sanki aklına gelen sözleri ayrı ayrı kağıtlara yazıp bir kutuya atmış. Daha sonra bu kağıtları rastgele çekip alt alta yazmış ve şiir olmuş. Mehmet Akif, şiir mi yazmış hikaye mi belli değil. Nazım Hikmet desen günlük konuşmaları alt alta sıralamış gibi. Günümüzde zaten şair yok. Abbas Garaboğa’yı tüm Türkiye tanımalı ama nasıl? Buldum! Sosyal medya.
01.04.20..
Dün aldığım ani bir kararla şiirlerimi sosyal medyada paylaşmaya karar verdim. Fakat ortada bir problem var. Ben kendi hesaplarımdan Abbas Garaboğa olarak şiir paylaşamam, utanırım. Paylaşsam da bunu ben yazdım diyemem. En iyisi Berke Can ismiyle hesaplar açmak, bu hesaplara bolca arkadaş ekleyip şiirlerimi burada paylaşmak. Şiirlerimi sosyal medyada Berke Can ismiyle açtığım hesaplarda paylaştım. Profil resmi olarak bir kağıt ve kalem koydum. Kimse benim olduğumu anlamıyor. Şiirlerime üçer beşer beğeni gelmeye başladı. Zamanla beğenilerin artacağını, binlerce takipçiye ulaşacağımı düşünüyorum. Bu arada şiir gruplarına ve şiir sitelerine üye oldum. Oralarda da şiirlerimi paylaştım.
10.04.20..
Sosyal medyada şiir paylaşmak çok hoşuma gitti. Yorum yaptıklarım benim şiirlerime yorum yapıyorlar. Her ne kadar yazdıkları şiire benzemese de önüme gelen şiirin altına “Emeğinize sağlık” diye yorum yapıyorum.
16.06.20..
Elimde yüzlerce şiir oldu. Bu şiirleri yayımlamak istiyorum. Bunun için de kitap çıkarmam lazım. Türkiye’nin en büyük yayınevlerinden birisine elimde şiir dosyamla gittim. Dosyayı masaya koydum. “Şartlarda anlaşabilirsek dosyamı yayımlamanıza izin vereceğim.” dedim. “Biz şiir yayımlamıyoruz.” dediler. Oradan çıktım başka bir yayınevine girdim, oradan da çıktım başkasına. Akşama kadar dolaştım, ayaklarıma kara sular indi. Kimse şiir dosyamla ilgilenmedi. Son gittiğim yerde yayıncılarla tartıştık. “Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?” dedim. “Bilmiyoruz.” dediler. “Ben Berke Can.” dedim. “Hiç duymadık.” dediler. “Olabilir. Asıl adım Abbas Garaboğa” dedim. “Onu hiç duymadık.” dediler. “Nasıl duymazsınız?” diye adamların üzerine yürüdüm, az daha dayak yiyecektim.
26.06.20..
İnternetten ulaşabildiğim ne kadar yayınevi varsa maille şiir dosyamı gönderdim. Mutlaka birileri dosyamla ilgilenecektir.
20.07.20..
Şiir dosyam beklediğim gibi ilgi gördü. Bir yayıncı, dosyamı yayımlamak istedi. Baskı maliyetlerini karşılamamı istiyor. Kitabım 1.000 tane basılacak. Bana 20 adet kitap verecekler. Gerisi onlarda kalacak.
Anlamadığım bir şey var. Kitapların baskı parasını ben veriyorsam neden kitapların sadece 20 tanesini
alabiliyorum. Biraz kafamı toplamam lazım.
25.07.20..
Şiir dosyamı yayımlamak için bir yayıncıya ihtiyacım yok. Kendim bir matbaa ile anlaşıp kitabımı bastırabilirim. Sosyal medya hesaplarımda 2.000 arkadaşım var. Her biri en az 5’er kitap alsa 10.000 kitap eder. Benim en az 15.000 kitap bastırmam lazım. Yarın matbaaları dolaşacağım.
devam edecek