GENÇ BİR ŞAİRİN GÜNLÜKLERİ-I

17.09.20..

Bugün üniversiteye başladım. Farklı bir şehir, farklı bir ortam, yeni insanlar. Yurttaki arkadaşlarla çabuk kaynaştım. Sınıftan birkaç kişiyle tanıştım. Umarım her şey çok güzel olur, okuldan bir an önce mezun olup iyi bir işe girerim. Hayatım boyunca olduğu gibi ismim yine başıma bela oldu. Tanıştığım insanlara ismimi söylediğimde alttan alttan gülüyorlar. Benim gibi bir insana konulacak isim mi Abbas. Hele ismimle soyadımı bir arada söyleyince sanki pehlivan ismi gibi oluyor Abbas Garaboğa. Yattığı yerde rahat uyumasın o nüfus memuru. “K” yerine “G” yazmış. Resmi işlerde hep açıklamak zorunda kalıyorum “Kara değil Gara, Gara. Giresun’un G’siyle” Oysa ben 1.50 boyunda, 45 kilo ağırlığında, bir evin bir oğlu, el bebek gül bebek büyütülmüş, akça pakça, nazik biriyim. Ah Abbas dede ah! Dedemin de günahı yok bu işte aslında. Bütün suç babamın. Ne vardı şöyle modern bir isim koysaydı. Aslında güzel isim, her şeyden önce Peygamberimizin amcasının ismi ama benim üzerimde emanet gibi duruyor. Neyse zamanla buradakiler de alışır nasıl olsa.

10.10.20..

Okul açılalı neredeyse bir ay olacak. Sınıftaki herkesle hemen hemen tanıştık. Dersler çok eğlenceli geçiyor. Bu arada galiba âşık oldum. Kızın ismi Serap, dünya güzeli. Ona bir an önce açılmak istiyorum. Ama nasıl yapacağımı bilmiyorum. Onu bu hafta sinemaya davet edeceğim.

16.10.20..

Bugün Serpil’le sinemaya gittik. Rezil oldum. Film baştan sona sevişme sahneleriyle doluydu. Arada çıktık, bir daha da girmedik. Serpil “Abbas başka film bulamadın mı?” diye bana sitem etti. Ben utancımdan kıpkırmızı kesildim. Cevap veremedim. Ne yapacağımı bilmiyorum.

24.10.20..

Serpil’in gönlünü aldım. Yine eskisi gibiyiz. Yan yana oturuyoruz. Ders aralarında kantinde birlikte vakit geçiriyoruz. Gözüm başka bir şey görmüyor. Onu çok seviyorum.

30.10.20..

Bugün çok kötü bir şey oldu. Serpil benimle bir şey konuşmak istediğini söyledi. Ben kıza açılamayınca, o bana açılacak sandım. Kantine gittik. Meğer Serpil bir süredir, mühendislik fakültesinden Mert adında bir çocukla konuşuyormuş. Mert akşam Serpil’e onunla sevgili olmak istediğini söylemiş. Serpil de düşüneyim demiş. Demiş ama Serpil de Mert’i seviyormuş. “Bana bunları neden anlatıyorsun?” dedim. “Sen benim en iyi arkadaşımsın, sana anlatmayacağım da kime anlatacağım Abbas.” dedi. Ben hiçbir şey diyemedim. Yurda gelince yorganı üstüme çekip hüngür hüngür ağladım.

12.11.20..

Serpil artık Mert’le çıkıyor. Onunla karşılaşmamak ve yan yana oturmamak için derslere geç giriyorum. Ders çıkışı o Mert’e koşuyor, bense bir şeylerle meşgul olur gibi yapıp sınıftan en son çıkıyorum. Onu deliler gibi seviyorum ve Mert’le el ele, kol kola görürüm diye ödüm kopuyor. Biliyorum bu aşkın sonu yok. Serpil’i kalbime gömmek zorundayım. Dün Serpil için bir şiir yazdım, bugün bir şiir daha yazdım, birazdan bir şiir daha yazacağım. Yazdıkça yazasım geliyor. Sadece Serpil’e değil, Ayşe’ye, Fatma’ya, Zehra’ya, dağa, taşa, börtü, böceğe, havaya suya. Meğer şiir konusunda yetenekliymişim. Bugüne kadar bu yeteneğimi nasıl fark etmedim, anlamıyorum.

15.11.20..

Bir ajanda aldım. Dağınık sayfalardaki şiirleri bu ajandaya geçirdim. 4 günde 23 tane şiir yazmışım. Böyle giderse 2 aya kalmaz bu ajandayı doldururum. Kendime güzel bir meşguliyet buldum, Serpil’in başka birisiyle çıkması da umurumda değil artık.

25.11.20..

Ajandamı sürekli yanımda taşıyorum. Sınıftaki birkaç kişi şiirlerimi okudu. Çok beğendi. “Kendin mi yazdın?” dediler. Gururla “Evet” dedim. Sürekli yazıyorum. Derste, otobüste, evde… Kimi derslerde 3-5 tane şiir yazdığım bile oluyor.

03.01.20..

Ajandam doldu, yeni bir ajanda aldım. Yeni yıla nasıl girersen öyle devam edermiş. Yeni yıla şiir yazarak girdim. Keşfedilmeyi bekliyorum. Çok yakında tüm Türkiye adımı duyacak: Şair Abbas Garaboğa.