Söylemem gerekecek bilineni de bilinmeyeni de
Mahalleyi merkeze alarak dillendireceğim hem
Kaldıracağım böylelikle ortadan yanlış kanaatleri
“Şair dışarı bakmaz, sokağa çıkmaz” yok canım
Bakmasa da çıkmasa da gözünü kapasa da görür
Dönen dümenlerin yanında çevrilen fırıldakları
Sonra şair kuyuya değil boşluğa eğilir konuşur
“Deprem var mahalle sakinleri esnaf, işçi, memur!”
Bakkalı sarsalım önce amcamız Umut Mutlu’yu
-İsim bile veriyorum görün çekincesizce -
Kelli felli seksene merdiven dayamış adam
Da ağarmamış görseniz kaşı kirpiği saçı sakalı
Sorsanız “ilenci tuttu” der “bir kocakarının”
O yaşta görseniz ne kadar duyarlı gündeme
Gözü sizdedir iş esnasında kulağıysa haberde
Teröre de söver tutamaz kendini zamma da
Amma “kusura bakmayın” ünlemiyle beraber
“Bakkalım” der “az buçuk anlarım ticaretten
Der ya Hoca Nasrettin; ‘âlemi kendim gibi bilirim’
Aynen öyle tıpatıp değilse de benzeşir bütün işler
Ha bakkallık ha başbakanlık; ne fark eder abiler”
Caddenin atan nabzı tüter ekmek kokusunda
Mahallenin babası Fırıncı Ramazan Dayı
Koltuğuna alır her sabah onlarca adamı
Kırar belini lafın, sakınmadan der diyeceğini
Sıcak pide kaşarlı sucuklu yumurtalı
Elinin tersiyle siler sık sık alnından teri
Kırlaşan bıyığıyla süzer her kelimeyi
Ankara’ya varacağım der bakanlar kuruluna
Ben biliyorum diyeceğim kim kaç ekmek yer
Kimin eline kaç para geçer, kaçını harcar
Muhtarlara sormayın adamlarını söylerler
Sadece kendi çevrelerini şenlendirirler
Beyler gariban kan ağlıyor söyleyemiyor
Yani diyeceğim bana sormadan yapılan yardım
Yarım yamalak kalır, kim yaparsa yapsın yanılır”
Okul müdürü Rüstem Bey sürekli takım kravat
“Günaydın”, “tünaydın” der sinekkaydı tıraşla
Selamdan korkar duymazdan gelir söylense
Su içerken ayağa kalkar fondipler tek yudumda
Ne ki bilinir dudağını oynatmadan çektiği besmele
Büyük kusuru sigarası yasak masak dinlemez
Rivayete göre kapıyı kitler odasında bile içer
Görenler var klima daima “flesh air” modunda
En âlem adam olarak görünse de korkulmalı
Bilenler bilir tekin adam değil Tablacı Rıza
Tutmuştur köşeyi dutun gölgesini sandalyede
Değişir her gün sattığı meyve, yüz vermez sebzeye
Arası iyidir başkanla başkanın adamlarıyla
Hakiki Maraş otu atar, kayıt dışı olarak satar
Belli olmaz diye tükürür yosunlu duvara
Ahbap olur hemen, sualler sıralar peş peşe
Bilir ve ima eder kimin eli kimin cebinde
En kurnazı mahallenin kasabı Nizamettin
Allah var temizdir dükkânı pırıl pırıl yerler
Saniye barındırmaz kanın da ayağın da izini
İşi bilir, kâr eder kestiği hayvanın kılından bile
Dikkatsizlere iç yağlı kıyma, eli sıkılara bol kemik
İki araba yanaşır dükkâna birisi mezbahadan
Diğeri küçükbaş çiftliğinden gelen reno steyşın
Konuşmaya başlarsa söyleyeceği ilk cümle;
“Devlet kazanırken kazanmalıyım ben de…”
* Şiirdeki kişiler kurmacadır, gerçekle hiçbir ilişkisi yoktur.