VAY KORONA!

Abi, ben var ya, doğuştan isyankârım. Ne yapayım, böyleyim. İlk isyanım anneme, babama. Yahu adam, çocuğuna doğru dürüst bir ad koymaz mı? Bildiğim kadarıyla bu, anne babaların en önemli sorumluluklarından biri. Çocuğun onurla taşıyacağı bir adı olmalı, değil mi ya?
Abilerim ne güzel; Sars, Mers… Ya benim adım? Covid19. Böyle ad olur mu, Allah aşkına? Hani abilerimin adıyla kafiyeli bir ad olsa neyse. Onların adı Sars’tı, Mers’ti, benimki de mesela Ters olamaz mıydı? Pekâlâ olurdu. Mors olsaydı mesela, Pars olsaydı. (Gırrr! Bak, bu çok daha iyi olurdu; kedigiller familyasından, insanların leopar da dedikleri güçlü, çevik, yırtıcı bir canlıyla aynı adı taşımak hoşuma giderdi.) Yani dünyada başka ad mı yoktu? İnsan birkaç tane sözlük tarar canım. Size bir şey söyleyeyim mi, bu bizimkiler çok cahil.
Yalnız o mu? Aşirette, sülalede, memlekette sorun var. Yahu dünyada o kadar güzel nimet var. Sen tut, kedi, köpek, yılan, çıyan, yarasa, hamamböceği, ne bulursan ye! Bu nasıl mide, birader? İnsanoğlu çöpleri bile ayrı konteynerlere atıyor artık. Yapmayın diyorum, dinleyen kim? İsyanımın bir nedeni de bu. Sadece anneme babama değil herkese…
Sonra bakıyorum, insanlar sürekli birbirini boğazlıyor. Yahu neyi paylaşamıyorsunuz? Bu ne hırs? Bu ne gözü dönmüşlük? Dünya kan gölü! Adam binlerce kilometre öteden gelip bir yere çörekleniyor, can pazarı kuruyor. Nesi var nesi yoksa vakumlayıp götürüyor. Geride cesetler bırakıyor. Bir de çekirge sürülerinden yakınırlar. Sizin ne farkınız var? Ayak bastığınız yeri kurutuyorsunuz.
Bu gözü dönmüş insanlar bence yaşamayı hak etmiyorlar. (Ne kadar sabırlısın, Allah’ım!)
Kendimce bir adalet sistemi kurmak istedim. Doğruya doğru, bende torpil, adam kayırma, ayrımcılık yok. Herkese eşit mesafedeyim. Asıl hedefim kandan ve kinden beslenen insanlardı. Dünyayı onlardan kurtarmak istiyordum, ama kantarın topuzu kaçtı. Türklerin deyişiyle kurunun yanında yaş da yandı.
(Bu arada Doğu Karadeniz’de asırlardır “Güçsüz, zayıf, acınacak durumda, zavallı” anlamlarında benim adım anılıyormuş. Çok bozuldum, haberleri olsun.)
Hani kendini dev aynasında gören “kâinat fatihi” insan? (Sahi, Türklerin bir “kâinat şairi” varmış; tanıyan, bilen var mı?)
Hani “Yaparım, ederim, atarım, tutarım, yakarım, yıkarım leyn!” heyheylenmeleri?
Nerede o “Yüksek dağları ben yarattım, alçaklara da ortağım.” havaları?
Kısar kuyruğunu oturursun böyle.
Nasılmış? Deli deliyi görünce çomağını saklarmış, değil mi? El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanırmış. Sahi, şu Türklerin dilinde ne güzel atasözleri var. Valla ne memleketim Çin’de ne de dünya jandarması Amerika’da böyle atasözü yok. Şimdi kalkıp herkese “Oğlum, Türkçe öğrenin!” diyeceğim, yine olay olacak. Şaşırmayın! Öğrenirler ha! Bak, canınıza okurum desem her biri sekiz dil öğrenir, Allah canımı alsın!
Hadi öksürün, hadi hapşırın, arkadaşlar! Hep beraber! Bir, ki, üç!
Ne korktular ama! Zaten insanoğlunu ölümle korkutabilirsin ancak. Canları çok tatlı. Ödlekler be! Bayağı ödlekler. Lafa gelince aslan, işe gelince kedi. Allah’tan korkmuyorlar da, ölümden korkuyorlar.
Saf alkol içenler mi dersiniz, Arap sabunu yiyenler mi, tuzlu suyla ve sirkeyle gargara yapanlar mı, sürekli sıcak su içenler mi, günde üç öğün kelle paçaya yumulanlar mı, eldiven takıp okey oynayanlar mı, üfürükçülere koşanlar mı, marketleri boşaltıp evinin bir odasını gıda deposuna çevirenler mi, “Covid’e karşı Devit” deyip kapsül kapsül D vitamini tüketenler mi?.. Saymakla bitmez ki.
Doğrusu bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.
Laf aramızda, şu yeryüzünü varlığıyla kirleten insanların %70’i ileri derecede aptal. Çok zeki geçiniyorlar ama gerçekten aptallar. (Aziz Nesin kırk yıl önce kendi toplumu için böyle bir cümle kurdu da linç olmaktan zor kurtuldu. Adam sonradan özür dilerken oranı %60’tan 90’a çıkardı ve çok ayıp etti. Bence olayı küresel ölçekte düşünmeliydi.)
Ne efsaneler uydurdular benim için. Yok, bankamatik klavyelerinde günlerce yaşıyormuşum da, oradan oraya zıplıyormuşum da, havada ters düz yan parendeler atıp saatlerce asılı kalıyormuşum da... Daha neler! Oğlum, jimnastikçi miyim ben? Jetim mi var; zeplinim mi, uçan balonum mu, paraşütüm mü? Türkler ne güzel demişler: Ağzı olan konuşuyor.
En doğrusunu Dr. Fahim Yunus söyledi. Aferin ona! Adam beni çözmüş. Enfeksiyon hastalıkları uzmanı dediğin böyle olur. Fahim Bey benim düşmanım aslında. Ama böyle düşmana can kurban! E arada böyleleri de çıkıyor, çok şükür.
Dedi ki Fahim Bey kardeşim:
• Covid19 ile aylarca yaşayacağız. İnkâr da etmeyelim, panik de yapmayalım. Hayatı gereksiz yere zorlaştırmayalım. Mutlu olmayı ve bu gerçekle yaşamayı öğrenelim. (Dalga mı geçiyorsun Fahimciğim? Benimle yaşanmaz, ölünür.)
• Virüs yazın etkisini azaltmayacak. Brezilya ve Arjantin’de şu an mevsim yaz ama virüs hızla yayılıyor. (Doğru! Bunun sıcakla soğukla ilgisi yok! Ama ılıkla olabilir. Hani ölenler için ılık su gerekli ya!)
• Çok çok su içerek hücrelere nüfuz etmiş Covid19 virüslerini yok edemezsiniz, sadece sık sık tuvalete gidersiniz. (Hep onu yapmıyorlar mı zaten? Mutfakta mukim, tuvalete abone.)
• El yıkamak ve 1,8 metre mesafede durmak, virüsten korunmak için en iyi yöntemdir. Eğer evde Covid19 hastası yoksa evdeki yüzeyleri dezenfekte etmeniz gerekmez. (Fahim Bey kardeşim devamını getirememiş. Onu da ben söyleyeyim: Ruhlarınızı dezenfekte edin, ruhlarınızı!)
• argo paketleri, benzin pompaları, alışveriş arabaları ya da ATM’ler enfeksiyona neden olmaz. Ellerinizi yıkayın, hayatınızı normal yaşayın. (Benim olduğum yerde normal hayat! Ne yaman çelişki!)
• Covid19 gıda kaynaklı bir enfeksiyon değildir. Grip gibi damlacıkla ilişkili enfeksiyondur. Yemek siparişiyle belgelenmiş Covid19 riski yoktur. (Bırak aç kalsın köftehorlar. Açlıktan ölenlerin hâlinden anlarlar belki.)
• Saunaya girmek, hücreye nüfuz etmiş Covid19 virüslerini öldürmez. (Gelgelelim, Türk hamamı iyidir. Mesela Erzurum’da Kırkçeşme tarihî hamamında çimebilir, kese de attırabilirler. Hamam ücretleri, tellak ve natır bahşişleri benden. Şaka maka, reklam da yaptık iyi mi?)
• Koku alma duyunuzu pek çok alerji ve viral enfeksiyonla kaybedebilirsiniz. Covid19 için spesifik olmayan bir semptomdur. (Bunlar kokudan ne anlar, mirim! Gül koklamayı bilmezler.)
• Eve geldikten sonra kıyafetlerinizi değiştirip acilen duş almamız gerekmez. Temizlik bir erdemdir, paranoya değil. (“Yağdır Mevla’m su!” “Ay, benim kalbim temiz!” diyenlere gelsin Emel Sayın’dan. Mahmut Oğul bestesi. Söz: Erol Kartal.)
• Covid19 virüsü havada asılı durmaz. Yakın temas gerektiren bir damlacık enfeksiyonudur. Hava temizse parklarda bahçelerde (mesafeyi koruyarak) yürüyebilirsiniz. (Çimlere, çimenlere basmamak kaydıyla. Çimler, çimenler üstüne basanlardan daha değerli olabiliyor bazen.)
• Covid19 ırk veya din ayırmaz, tüm insanlara bulaşır. (Liberté, égalité, fraternité! İlle de égalite! Al sana devrim! Hani alkış?)
• Covid19’a karşı normal sabun kullanmak yeterlidir, illa antibakteriyel sabun almak gerekmez. Zaten virüs bakteri de değildir. (Doğal sabun arayanlara eşek sütü sabunu tavsiye edebilirim. Cilt bakımına, hücre yenilenmesine, kırışıklıkları gidermeye birebir! Ben de kullanıyorum.)
• Yemek siparişleriniz için endişelenmenize gerek yoktur. Ama çok istiyorsanız, mikrodalga fırında birazcık ısıtabilirsiniz. (Pizza, lahmacun, pide, etli ekmek sıcak yenir, kardeşim! Isıtınca lezzeti kaçıyor. Benden söylemesi.)
• Ayakkabılarınızla eve Covid19 getirip hastalanma ihtimaliniz, günde üstünüze iki defa yıldırım düşmesiyle aynıdır. Yirmi yıldır virüsler üzerine çalışıyorum, damlacık enfeksiyonları böyle yayılmaz. (Kolayı var, sandaletle dolaşın. Eve girerken dışarıda bırakın. Marka ayakkabılarınız evde kalsın. Çalarlar, maazallah.)
• Sirke, sumak, soda, zencefil içmekle/yemekle virüsten korunamazsınız. (Siyanür içebilirsiniz pekâlâ, benden izin var.)
• Eldiven giymek kötü bir fikirdir, virüs eldiven üstünde birikebilir, yüzünüze dokunursanız kolayca bulaşır. El yıkamak en iyisidir. (Vay ben sizin o eldivenlerinizden öpeyim!)
Daha ne desin adam?
Ona da bir çift lafım var şimdi: Bak, Fahim Yunus kardeş! İyi diyorsun, hoş diyorsun da, bu insanların seni dinleyeceğini mi sanıyorsun? Bu söylediklerinin tam aksini yaparlarsa ben şaşırmam, sen de şaşırma!
Peki, ne var ne yok benim cephede? Valla iyilik, sağlık. Dalgamı geçiyorum şimdilik. Amacıma ulaştım sayılır. Belki şu ciğeri beş para etmeyen bazı insanlarla oynamaktan canım sıkılır da çeker giderim, kim bilir? Bakın, giderim diyorum ama giderayak size bir de uyarım olsun: Sizin gidişiniz hayra alamet değil. Bu gidişle gayyayı balık istifi doldurursunuz.
Ha, unutmadan, size hiçbir şey öğretemediysem el yüz yıkamayı öğrettim ya! Bu da yeter şimdilik. (Farkında olmasalar da Türklerin bir şairi var: Yunus Emre. Dünyanın en büyük şairi. O demiş ki: “Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil.” İşte şimdi onun dediği gibi oldu.)
Bir gün “Vay korona / Dehşet saçtı dededen toruna” gibi laflar duyarsam yüreğim yağ bağlayacak.


Yorumlar - Yorum Yaz