Telefonum çaldı:
“Efendim!”
“Salman Bey, biliyorsunuz yarın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü.”
“Evet.”
“Kültür Merkezi’nde İclal Aydın’ının da katılacağı bir program var. Sunuculuk için müsait misiniz?”
“Hanımefendi program kaçta olacak?”
“Yarın saat 14.00’te.”
“Programdan önce oradayım.”
Programa gittiğimde, dünya kadınlar gününü kutlamaya gelen kadınlar, salonu hınca hınç doldurmuşlar. Salonda bir iki temizlik ve güvenlik görevlisi erkek var. Ben orada kendimi çok yalnız hissettim. Program başlamaya yakın birkaç bürokrat erkek geldi. Biraz teselli oldum. Programı başlattım. Kadın kuruluşlarının temsilcileri ateşli konuşmalar yaptılar. Hepsi de kadın haklarından, kadına yapılan şiddetten bahsedip erkeklere veryansın ediyorlardı. Bütün seyirciler neredeyse orada tek erkek beni görüyorlar ve bana öyle bakıyorlar ki sanki kadına şiddeti ben yapmışım gibi suçlandım. Kendi kendime “Eyvah şimdi bana saldırırlarsa ne yaparım?” dedim. Allah’tan, korktuğum olmadı. Korktuğumu, kimseye de belli etmedim!
Konuşma sırası, İclal Aydın’a geldi. İclal Aydın, Türkiye’de kadın haklarının tek tek alınacağından bahsetti. Biz erkekler neymişiz, ne kadar zalimmişiz meğer! Aklıma birden Ulu Camide Hocanın vaazı geldi. “Kıyamet yaklaştığında kadınlar, her şeye hâkim olacak. Erkeklerin sözü geçmeyecek, işte o günler bugünler.” Şimdi bu kadınlar mı haklı? Yoksa Hoca mı doğru söylüyor?
Günlük hayatı, şöyle bir göz önünden geçirdim. Hoca çok haklı. Her yerde kadınlar el üstünde tutuluyor. Ben, bu düşüncedeyken, başka bir hanım konuşmasına devam ediyordu:
“Ben kaynanasından, kocasından çok çekmiş biriyim. Yıllarca kayınpederim ve kayınvalidemle aynı evde yaşadık. Mikro krediden destek alarak işimi büyüttüm ve kendime ev aldım. Orada, eşim ve çocuklarımla oturup kaynanamdan kurtulurum, dedim. Onlar da bizimle beraber yeni eve taşınmasınlar mı? Kocam, gelmeyin, diyemedi. Kocamın gıkı çıkmadı annesinin karşısında.
O kayınvalidem ve kayınbabam bana, bir defa olsun ismimle hitap etmediler. Ya gelin, ya da kız diye kedi köpek çağırır gibi çağırdılar beni. Evde ismim olmadı benim. vs. vs.”
Kadıncağız, uzun uzun seyircilerle dertleşti, seyircilerden bol alkış aldı. Konuşmasını da “Kaynanama hakkımı helal etmiyorum.” diye bitirdi. Kürsüye ben çıktım:
“Muhterem Hanımlar!
Belli ki bu hanımefendi kaynanasından çok çekmiş, biz erkekler ne yapabiliriz ki? Maalesef kaynanalar da kadınlardan oluyor. Erkekten kaynana olanı hiç gördünüz mü?” dedim, salonda bir alkış koptu ki bu alkışlar bana mı, kaynanalara itiraz mı hâlâ anlayamadım.
Programı kapatmak için kürsüye çıktım:
“Muhterem hanımlar, beyefendiler, diyeceğim ama pek beyefendiler diyecek kadar burada bey yok.
Kıymetli Hanımefendiler!
Bugün 8 Mart Kadınlar Günü. Dünyanın her yerinde kutlamalar yapılıyor. Dünyanın neresinde kadına uzanan el için, erkekler savaş başlatmıştır? Salonda bir sessizlik. Ama bu kahraman şehrimiz Maraş’ta 31 Ekim 1919’da Uzunoluk’ta kadına uzanan el için Maraşlı erkekler savaş başlatmıştır. Şimdi sizlerden Maraşlı erkekler için coşkulu bir alkış istiyorum.” deyince bin küsur kadın elleri patlayıncaya kadar erkekleri alkışladılar.
Ben konuşmaya devam ettim:
“Eeee! Kadınlar gününde erkek sunucu olursa erkekleri alkışlatır tabii.” dedim.
Kadınlar gülsün mü, ağlasın mı önce bir şaşırdılar, sonra da hep birlikte alkışladılar, teşekkür ettim:
“Allah, sizin yokluğunuzu vermesin.” dedim. İçimden geçenleri, hissettirmemeye çalıştım. İnşallah ne düşündüğümü anlamamışlardır!