Bizim işkembe-i kübra sözcüsü
Bindiği eşşeği kırat sanıyor.
Harabe kalenin âmâ gözcüsü
Geçtiği köprüyü sırat sanıyor.
Fil sanır gördüğü minik fareyi
Bilmez dikdörtgeni ya da kareyi
Köyünde gördüğü susuz dereyi
Nerden öğrenmişse Fırat sanıyor.
Göçü gitse ardı sıra göçemez
Bir doğruyu aklı yetip seçemez
Hükmü kendisine bile geçemez
Kendini Dördüncü Murat sanıyor.
Çocukken görmüştü ‘elif’i ‘be’yi
Hâlâ ayıramaz ‘cim’ ile ‘he’yi
Amcası oğlundan işitmiş ‘te’yi
İdam fermanını berat sanıyor.
Sanırsın lügatler yalayıp yutmuş
Yetinmemiş akıl hocası tutmuş
Hangi çağda olduğunu unutmuş
Bu kağnı hızını sürat sanıyor.
Uçan kuşu pişmiş görür tavada
Ağ atarak balık avlar ovada
Yüzünü ekşitmiş burnu havada
Astığı suratı surat sanıyor.
İşe kalkar eli işe yatmazken
Suya düşse duba gibi batmazken
Bir dediği diğerini tutmazken
Cehilde inadı murat sanıyor.
Kutlu’nun aklına akıl dayama
Fikrinin deliği tutmaz ki yama
Aklına beş para verilmez ama
Kim bilir kendi kaç kırat sanıyor.