BORÇ

Uyku, öyle bir misafir ki geldiği zaman git diyemezsiniz. Cennette uyku yokmuş. “Dünya’ da tatlı bir şey vardı neydi o?” diyecekmişiz!
Eşimle birlikte İzmir’den geliyoruz. Konya’nın o ıssız, sessiz ve uzun yolunda öyle bir uykum geldi ki durup dinlenecek, ne bir petrol ne de bir lokanta var. Eşime itiraf ettim:
“Hanım benim çok uykum geldi.”
“Farkındayım, bu ıssız yerde de durulmaz ki. Ben sana biraz tarhana vereyim.”
Tarhana ve benzeri çerezler yememe rağmen, hiç biri uykumu kaçırmıyordu. Ağzımın uykusu kaçıyor da gözlerimin uykusu yerinde duruyordu.
“Hanım, sen başımdan aşağı, termostan buzlu su döksene.” Başıma dökülen buz gibi su, uykumu biraz ürkütse de kaçırmaya gücü yetmedi.
“Hanım, sen bu buzlu sudan sırtımdan aşağı da döksene.” Hanım buzlu suyu başımdan aşağı düktü. Nafile uykum yine kaçmadı.
Aklıma, birden bire bir şey geliverdi:
“Hanım, benden borç ister misin?”
“Niye isteyeyim ki?”
“Sen iste ne yapacaksın?”
“Salman, bana 3000 lira borç verir misin?”
Öyle bir sinirlendim ki:
“Sen ne dediğinin farkında mısın? 3000 lira benim 3 aylık maaşım. Sen çıldırdın mı?”
Hanım, en az benim kadar sinirli:
“Ne kızıyorsun yaa? İste dedin istedim. Bir de bana kızıyorsun? Ağzımdan bir anda öyle çıktı.”
“Canım borç iste dedimse, 3000 lira da istenmez ki.”
“Senden para felan istemiyorum, bana yolculuğumu zehir ediyorsun.”
Konuyu daha da alevlendirerek:
“3000 lira hemen verilebilecek bir para mı? Hiç mi hesap kitap bilmiyorsun?”
Hanım küstü. Hiç konuşmuyor. Epeyce bir yol gittikten sonra, bana dönerek bir müddet baktı. Şaşkınlıkla:
“Salman, uykun kaçmış mı ne?”
Ne zaman direksiyon başında uykum gelse, çocuklar koro halinde başlar:
“Baba bize borç ver, baba bize para ver!”


Yorumlar - Yorum Yaz