DEĞER

Bu öykü Buket Uzuner’in yaşantısından Tekin Gönenç’in aktardığı bir alıntıdan esinlenilmiştir.

Eskiden olsa -okuldan mezun olduğumda- yanaklarımda gülücükler olurdu; elimde diplomam, çevremde ailem ve başarıma kaldırılan kadehler...
İyi dileklerle sonlandırılmış ilköğretim, lise derken üniversite... Hep aynı tetiklemelerle gelmiştim bugünüme.
Her yeni yıl; başarımı da zorlu kılmıştı ve şu an çok yalnızdım. Önceleri dışarıda yenilen kutlama yemekleri sonraları yakın çevrelerle daraltılmış ve yalnızca aile bireyleri arasında -annemin yaptığı bir pastayla- kutlanır olmuştu.
Üniversite eğitimim için evimden uzak bir kente gidişim, bana yapılan harcamaların artışıyla sosyal gereksinmelerimi de -neredeyse- yok etmişti.
Okul harçları, kira, faturalar, yol ve kişisel giderlerim derken aldığım burs parası da ekte olduğu hâlde zorluklar yaşamıştım. Tüm zorlamalara direncimi artıran ailemin ilgisi ve sevgisi olmuştu. Kimileri çok zorlansam da yolumdan caymamıştım.
Aldığım tiyatro eğitimi; uygulamalı çalışmaları da beraberinde getiriyordu. Böylece deneyimlerim artıyordu ve yeteneğimi sergileyebiliyordum.
Tezimi de verip çalışma yaşamına atıldığım gün yine bir sınavdan geçtim. Beni gözüne kestiren bir yönetmen destekçim olmuştu. Yabancılarla çevrilecek bir ortak yapım film için beni önermiş. Başroldeki ünlü bir İngiliz oyuncunun yanında yer alacaktım. Ve sınavı kazanmıştım. Sonunda kast belirlenmiş ve bizdeki ekibin tanışması adına bir parti düzenlenmişti. O partiye gitmek için -eskiden olduğu gibi- özel bir giysim yoktu. Ama zaten böyle bir gereksinim de duymuyordum.
Öğrencilikten yeni çıkmıştım. Dört yıllık savaşımda giymeye alıştığım kot pantolon ve kazaktan başka; görünmeyen apoletlerim -çalışarak kazandığım- başarılarımdı.


Yorumlar - Yorum Yaz