Bir gün raftan kitabımı alınca
Baktım üzerinde siyah karınca
Geziniyor orda kendi hâlince
Kurulmuş kitaba öyle keyfince
“Burda işin ne ey karınca senin”
Var mıydı yararı bunu demenin?
Bu hâl ile birkaç kez mırıldandım
Konuşmaz sanmıştım fakat aldandım
Kaldık karıncayla birden yüz yüze
Hayvan hâl diliyle başladı söze
“Kaç zamandır kendime ev arardım
Eşe dosta dâim bir yer sorardım
Nihayet buldum bu güzel Atlas’ı
Hemen toparladım tarağı tası
Göç edip geldim uzak diyârlardan
Neyim varsa burada yoktan vardan
Soğukta kitap sıcacık oluyor
İçinde yattıkça yüzüm gülüyor
Zaten kitabını okuyan da yok
Zırvalarına herkesin karnı tok
Neden beni böyle rahatsız ettin
İstenmez ot gibi yanımda bittin
Kitabın benimdir anla arkadaş
Eline alırsan lütfen ol yavaş
Kitap en güzel yerdir bilene
Çünkü kimse kitap almaz eline
Sen hariçsin benim bu hitâbımdan
Ayırma beni lütfen kitabımdan”
Üzüldüm karıncanın bu sözlerine
Kitabı alıp hemen koydum yerine
Birkaç sözle ona verdim teselli
Bilmem oldu mu hayvan müteselli
Dedim “Kitaplarla yaşadıkça sen
Yuvasız kalmazsın, yersiz üzülmen
Devam et lütfen yarım kalan işine
Zeval gelmesin bir zaman düşüne
Ey karınca haydi sen keyfine bak
Üstüne istersen bir cigara yak
Haydi hoşça kal ey güzel karınca
Yaşa burada sen kendi hâlince”
Deyince bunları çekilip gitti
Karınca hikâyesi burda bitti